23 kasım'dı, Galata Mevlevi Şeihi Nail Kesova ile telefonda konuşurken, öğrendim ki aynı gün, Teşvikiye camisinde, cuma namazında, bir cenaze olacak.
Ölen kimdir onu soruyorum. "Onu tanımıyorsun" bana diyor, ama ki Mevlâna'nın kuşak torunlarının çok yakındır ve ki önceki akşam, başka bir Mevlevi Şeihi ölenin evine gitti dua etmek için.
Telefon kapatırken, bir kaç saniye içeresinde, karar verdim. Tam bilmiyorum kimdir ama bu cenazeye giderim... elbise giyip ve acil çıkıyorum, kendime cenaze de buldum.
Cuma namazı Teşvikiye camisinde, 23 kasım 2012
Nail dededen önce geldim ve camiinin havuzda musallânın üzerinde gösterilen tabuta'ya yöneliyorum. Eva de Vitray Meyerovitch mezarında geçen aralık ayında tanıdığımı Dinlerinin bilimlerin professör Khalvat Dar Anjuman (İbrahim baba), yüz yüze karşılaşıyorum. Bana gülümsemiyor ve "bu sabah seni düşündüm".
İbrahim Baba ve oğlu Nessim
Sadece tam o zamanda giden insanın ve bilmediğimi ismi ve çizgilerinin yüzü kapağını kaldırıyorum... elbisesinin üzerinde asılı olan fotoğraf görünce.
Şirin anne
Faruk ve Gevher Çelebi, Mevlâna'nın 22. kuşak torunları ve Azra, 23. kuşak torunu, geldiler ve gömmenin önünde saygıyla eğiliyorlar.
Solda, Azra Çelebi ve Gevher Çelebi, Mevlâna'nın 23. ve 22. kuşa torunları
Hizmet verenleri halıları camiinin dışana taştı, o cuma diğerlerinden daha kalabalıktı. Şirin annenin sevenleri fark yaptı.
Girmek istiyorum ama Nail Kesova, bakışlarıyla, bizi tüm bayanları kenarda tuttu.
Cuma namazı sonrası erkekler tabutanın arkasında topluyorlar. Cenaze namazının oğlu dervis Deniz kıdırdı ve ardından imam "ölenlerinin duası" başlıyor.
2. sağdan mevlevi sheih Nail Kesova ve onun sağ tarafta Faruk Çelebi, Mevlâna'nın 22. kuşak torunu
Birkaç adamlar tabutası kaldırıp ve onu cenaze araçına götürüyorlar.
Araçın yanında, dualar, şarkılar ve selamlar sevenlerden çıkar, çok heyecanlıdır.
İbrahim baba
Ön plan, Deniz, Şirin annenin oğlulardan biri
Mezarlığa gelince, aylesi tabutu mezara koyuyor ve toprak attıyor. Diğerleri, mezarın etrafında saygıla hem Şirin anne selamlayıp hem dua ediyorlar. İki oğlu mezara girerek anneye son görevlerine tamamlıyorlar.
O anda, göklerden rahmet yayıyor, yağmur ıslatmaya başlıyor.
Annenin naaşı bir gelin gibi bembeyaz kefenle, tabutan, çıkartılarak, son evine yerleştırılıyor. Özenle yüz İslam ibadet noktası Mekke, Kıbleye çeviriliyor.
Tüm cenaze boyunca etrafı, dudaklardan dokülen zikr gönünleri okşeyarak yayılıyor. Buraya tıklarken onu görebilirsiniz.
Şirin Anne mezarda yerine aldıktan sonra diğer aile fertlevi aynı mezara konulabilmeleri için annenin üzerine tahta bentler çekiliyor ve üzerine önce oğlu ve sırayla derecelerine göre yakınları ve manevi kızları toprak attıyor.
Toprak ve yağmur gözyaşları buluşuyor...
Onu seven herkes mezarına kendisinden onun en sevdiği koyu kırmızı ve mor rengi karanfil çiçeğinden getirimişti ve kabil taşı tekrardan yerine oturtuluyor. Nail Kesova bir mevlevi ilahi ile başlıyor (renkli kelimeleri basarken video açar), bir mevlevi duasıyla devam eder ve sırayla tüm diğer sevenleri birer ilahi söylüyor ve sonra İbrahim baba da bir dua eder.
Ardından, gece yavısı kapısı çalındığında sormadan açan ve tanımadığı kışıler yardım istediğinde Ey wallah diğerek ceketini giyip giden, bu yüzden de, lakabı ve adı Ey wallah Osman olan kışı duaya başlıyor. Nail dede son duası ediyor.
Şirin annenin ruhu 40 gün boyunca mezarda kalır meleklerine gitmeden önce, sorgulanır...
İlk defa hayatımda bir mezarlığına cenazeye gidiyorum, hem islami hem de mevlevi hali üzere bir cenazeye katıldım. Orada çok özel manevi bir atmosfer sanki nefes aldımız havaya karışmıştı.
Hiç tanımadığım ama birden gönlümün kaynadığı bu bayanla sanki ruhlarımız tanışıyordu, bu kişiyi tanımam lazımdı...
Oğlarıyla tanışarak evlerine gittim ve çok daha fazla ve ilginç olan bir hikaye ile karşılaştım onu size paylaşmadan önce.
Bu ilk yazıyı Mevlânanın ölüm yıldönümü 17 aralık ayında yayınlamak istedim, farklı zamanda yaşamış 2 kişi ama etraflarında bir araya getirdi.
Deniz'e ve Yusuf'a teşekkür etmek isterim bu ilk olan yayın kabulu için.