Overblog
Suivre ce blog Administration + Créer mon blog
25 septembre 2023 1 25 /09 /septembre /2023 04:50

 

Fransızca versiyonu buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

 

16 ve 17 Eylül 2023 tarihlerinde, yerel Afro-Türk derneği tarafından İzmir'de 15. uluslararası dana bayramı düzenlendi. Bu önemli topluluk etkinliğine dönmeden önce, bunu daha iyi tanıyalım!

 

Afro-Türklerin tarihi 5-6 yüzyıl öncesine dayanıyor ancak en önemli dönemi 18. ve 20. yüzyıllar arasıdır. O dönemde ağırlıklı olarak Kenya, Sudan, Etiyopya ve Mısır'dan Türkiye'ye gelen Afrikalıların hareketleri çeşitli türdendi. Bazıları köle getirdi veya köleydi, bazıları ticaret yaptı veya Osmanlı ordusuna kaydoldu. Türkiye Cumhuriyeti döneminin başlarında Lozan Antlaşması uyarınca bir kısmı nüfus mübadelesine tabi tutulmuştu.

 

Bunların büyük çoğunluğu Ege Bölgesi'ne (İzmir ve Muğla) ve Akdeniz Bölgesi'ne (Adana, Antalya, Mersin) yerleşmişlerdir.

İzmir Afro Türklerin 2023 Dana Bayramı

 

4. ve 5. kuşakların torunları

 

Afrika kökenli nüfus İzmir ilinin Torbalı ve Tire ilçesine bağlı çeşitli köylere yerleştiler. İzmir'de kalmaya karar veren nufüs ise Kadifekale, Basmane, Eşrefpaşa ve hatta İkiçeşmelik semtlerinde ikamet ettiler.

 

Ege Bölgesi'nin Ayvalık ilçesinde yaşayan Afro-Türk Mustafa Olpak, 2006 yılında halkının kökenlerine ilişkin sorularını yanıtlamak amacıyla burada bir dernek kurdu. Bundan önce de Girit'e köle olarak  Kenya'dan getirelen atalarını anlatan otobiyografik bir eser yazmıştı.

 

Artık İzmir'de kurulu olan söz konusu derneğin 2017 yılından bu yana başkanlığını yapan Şakir Doğuluer, 4. kuşaktan geliyor. Ona göre, İzmir ilindeki Afro-Türklerin mevcut sayısını bilmemize hiçbir resmi istatistik imkan vermese de, yine de en az 5.000 kişi olduğunu tahmin edebiliriz.

İzmir Afro-Türk Derneği Başkanı Şakir Doğuluer

 

Avukat ve derneğin yönetim kurulu üyesi, aynı zamanda boş zamanlarında yazar ve müzisyen olan Orhan Çetinbilek şöyle açıklıyor: “5 kuşaktır İzmirliyiz, annem, anneannem ve büyük anneannem  dana meydanı yakınında oturuyorlardı. Anneannem bir Kıbrıslı Türk ile evlendi, babaannem ise aslen Ege'nin küçük kasabası Torbalı'dan, bir Kıbrıslı Türk ile evlendi ve bu nedenle melezleşme oldu. Ailem orta sınıf bir Türk ailesi gibi yaşıyordu. Büyükannemin kuzenleri 30'lu ve 40'lı yıllarda Saint-Joseph Fransız Lisesi'nden mezun oldular - biri belediyedeki ilk Fransız tercüman oldu - başka üyeler ise İtalyan lisesinde okudular."

Derneğin yönetim kurulu üyesi Av. Orhan Çetinbilek 

 

Dana bayramı, eski bir geleneksel

 

Derneğin başkan yardımcısı Beyhan Türkkollu, İzmirli Afro-Türk nüfusunun gelenekleriyle bağlantılı geleneksel bir randevuyu, yani ünlü dana bayramını hatırlatıyor. 100-150 yıl önce her biri belirli bir aşamaya karşılık gelen 3 hafta sürüyordu. İlkinde, lider, godya adı verilen bayan, beline kadar peştamal giymiş, başı beyaz bir örtüyle örtülü ve iki kişi ile sokaklarda müzik eşliğinde etkinliği duyurarak yürüyorlardı.

İzmir Afro-Türk Derneği Başkan Yardımcısı Beyhan Türkkollu

 

Peştamal haftası olarak adlandırılan ikinci haftada ise toplanma haftasıydı. Bağışçılar böylece para, yiyecek veya giyecekle katkıda bulunup ve bunlar daha sonra toplumdaki ihtiyaç sahiplerine yeniden dağıtılırdı.

 

Toplanan paranın bir kısmıyla bir dana satın alınır. Özenle süslenen hayvan, üçüncü hafta boyunca şarkılar eşliğinde gezdirilip ve sonunda şehrin antik kalesi Kadifekale'de bilge Yusuf Dede'nin mezarına getirilirdi. Dana, antik tiyatronun yakınında bulunan ve kurban kesildiği dana meydanına götürülmeden önce orada diz çöktürülürdü.

İzmir Afro Türklerin 2023 Dana Bayramı

 

İzmir Afro-Türk Derneği, 40'lı ve 50'li yıllara kadar köylerde saklı kalan ve kaybolmadan önce devam eden bu geleneği 2008 yılından bu yana yeniden canlandırıyor. Artık 3 hafta değil, 2 veya 3 gün sürüyor, genellikle Mayıs ayında. Bu yıl o dönemdeki deprem felaketi ve seçimler nedeniyle 16-17 Eylül 2023 tarihlerinde uluslararası dana bayramının  15'incisi düzenlendi.

 

Şenlik programı cumartesi günü öğleden sonra İzmir Mustafa Necati Kültür Merkezi'nde açılan "Tarihte İz Bırakan Afro Türkler" sergisinin açılışıyla başladı.

Soldan sağa İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat Daire Başkanı Ceren Umay, İzmir Afro-Türkler Derneği Başkan Yardımcısı Beyhan Türkkollu, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Tugay, Afro-Türkler Derneğinin Başkanı Şakir Doğuluer ve Dernek yönetim kurulu üyesi Av. Orhan Çetinbilek

 

Daha sonra İzmir Afro-Türk ritim grubu konuşmalara yer vermeden ortamı neşelendirdi. Açılışta, daha önce de bahsettiğimiz Orhan Çetinbilek, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Tugay, Izmir Afro-Türk derneği başkanı Şakir Doğuluer ve Türk Milli takımının ünlü Kırkpınar güreş festivalinde iki kez başpehlivan olan afro türk Mustafa Yıldız'ın kızları Zehra ve Esen Yıldız birer konuşma yaptılar. Ünlü Afro-Türk şarkıcı Melis Sökmen'in yanı sıra yukarıda adı geçen Mustafa Olpak'ın kızı Zeynep Olpak da konuştular.

İzmir Afro-Türk Ritim Grubu

 

Sıra, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılında Afro Türklerin Afrika Diasporası’ndaki Yerini konu alan panele geldi. Afro-Türk Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Fatmagül Kırcı'nın moderatörlüğünde ile gerçekleştirildi. ABD’den gelen antropolog ve yazar Prof. Dr. Sheila Suzanna Walker,  Afro-Türk polis memurları hakkında yeni bir kitap yayınlayan Prof. Dr. Yücel Yiğit ve her ikisi de öğretim görevlisi olan Dr. Fahriye Dinçer katıldılar.

İzmir Afro-Türklerin 2023 Dana Bayramı’ndaki Panel

Antropolog ve yazar Prof. Dr. Sheila Suzanna Walker, İzmir Afro-Türklerin 2023 Dana Bayramı

 

Panelin sonunda İzmir afro türk derneği üyesi İzmirli Afro-Türk Turgay Karasolak geleneksel Ege dansı zeybek gösteri yaptı.

 

Akşamın başlangıcında, ünlü Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde, İzmir Büyükşehir Belediye Bandosu'nun da katıldığı dana maketi ile yürüyüş gerçekleştirildi. İzmir Alsancak'tan Gündoğdu Meydanı'na çıkan şenliklerin ilk günü, cazın  Afro-Türk sanatçısı Melis Sökmen'in verdiği muhteşem konserle sona erdi.

İzmir Afro-Türklerin 2023 Dana Bayramı’nda çok güzel bir katılımcı

İzmir Afro-Türklerin 2023 Dana Bayramı’nda Melis Sökmen’in Konseri

 

17 Eylül Pazar günü Buca Gölet'te (Kaynaklar) düzenlenen dev piknik, 300'e yakın katılımcıyı bir araya getirerek şenliklerin kapanışını yaptı. Bu gün, büyükannesi Afro-Türk olan ve Paris'te yaşayan Fransız-Afrikalı genç İbrahim Diawara da çok popüler bir zeybek dansı yaptı.

İzmir Afro-Türklerin 2023 Dana Bayramı’nda İbrahim Diawara tarafından Zeybek Dansı, foto Beyhan Türkkollu 

 

Birçok alanda Afro-Türk kişilikler

 

Türkiye'deki Afro-Türklerin hem coğrafyasını hem de tarih ve kültürünü ortaya çıkarmayı, aynı zamanda dünyanın dört bir yanına yerleşmiş Afrika kökenli insanlarla bağ kurarak ortak duyguları paylaşmayı amaçlayan dernek, bir kez daha ilgi gördü ve güçlü bir katılım sağladı. Ayrıca spor dünyasından, sanat dünyasından veya belirli bir alanda adından söz ettirmiş Afro-Türk şahsiyetlerin farkındalığını da artırmak istiyor. Pek çok Afro-Türk tarihe adını yazdırmış. Balerinler, caz sanatçıları, sporcular, hatta tarihin ilk siyahi savaş pilotu İzmirli Ahmet Ali Çelikten var.

Derneğin Bilgileri

Afrikalılar Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği 

851. Sokak No 6 Kurhan İş Hanı Zemin 4 - Konak İzmir - Tel. 05352842208 - 05368558018 - info@afroturkler.com - www.afroturkler.com
 

Üstteki söz konusu sergi 30 Eylül'e kadar açık.

Mustafa Necati Kültür Merkezi - Esenlik Mah. Ordu Caddesi No 106-110 - Karabağlar/Izmir - Tel. 0 232 293 60 71 - 0 232 293 61 23

Partager cet article
Repost0
9 mars 2023 4 09 /03 /mars /2023 02:55

 

Fransızca versiyonu buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

 

İlhan küçükken utangaç bir çocuktur. İzmir/Şirinyer Vali Rahmi Bey İlköğretim Okulu 2. sınıf öğretmeni, sosyalleşmesi için annesine onu halk oyunları, yavrukurt, basketbol, ​​voleybol ve de… mandolin gibi mümkün olan tüm sosyal aktivitelere kaydettirmesini önerir.

İlhan Çalışıyor, İzmir, Türkiye'de mandolin çalan ve koleksiyoncu

Ertesi yıl biraz daha uzun parmaklara sahip olarak bu enstrümanı çalmayı öğrenmeye başlar. Ablası zaten çalıyor ve onu dinleyip gözlemleyerek notaları okumayı ve ünlü bir Rus dansı olan “Kazaçok”u çalmayı öğreniyor.

Müzik dersinin ilk günü, öğretmenleri Fikri Şenürkmez derse gelir , Herkes rastgele telleri çalarken, içeriden "kazaçok" çalındığını duyar ve yüksek sesle: “ezbere çalmayın!” diye bağırır. 

İlhan yeni başlayanlar grubuna katılır ve tahtaya yazılan notaları hemen rahatlıkla çalabildiği gören Öğretmeni dersin sonunda yanına çağırır ve Kazaçok'u çalan senmiydin diye sorar. İlhan kendisi olduğunu söyleyince "Önümüzdeki haftadan itibaren, daha ileri düzey öğrencilerden oluşan grupta olacaksın." der. 

Çocuk olan İlhan Çalışıyor'un ilk müzik kitabı

İlhan'ın mandoline olan aşkı bu sıralarda başlar ve aynı zamanda öğretmenin sağ kolu olur. Aynı yıl okulunun yıllık törenlerinde, Cumhuriyet Bayramı'nda Kordon (İzmir sahili, Alsancak ilçesi) yürüyüşünde sahne almaya başladı ve diğer okullarda verilen konserlere katılır. 1976 yılına kadar Fikri Bey'in öğrencisi olur.

7. sınıfta mandolini bırakıp judoya, ardından lise 9. sınıfta basketbola yönelir. Üniversitedeyken gitar çalmaya başlar.

Yıllar geçiyor! İlhan, yaklaşık 10 yıl önce, Konak/İzmir'deki İl Halk Kütüphanesi'nde Tobav Mandolin Orkestrası'nın (Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Çalışanları Yardımlaşma Vakfı) konser vereceğini öğrenir. Konsere gider ve performansın sonunda orkestranın çalanlarla konuşacak…, daha sonra 5-6 yıl boyunca onlarla çalar. 

İlhan Çalışıyor'un mandolin koleksiyonundan bir parça

2019 yılında özel bir spor salonunun müdürü olarak göreve başlayınca müzikle uğraşmaktan vazgeçmek zorunda kalır. Eylül 2019'da daha önce üyesi olduğu Tobav orkestra, provalar için kullanılan binasında çıkan yangının ardından geçici olarak faaliyetlerine ara vermek zorunda kalırlar. 

İlhan, Tobav Orkestrası'ndan 2 müzisyen ve sanat danışmanıyla daha sonra 1 Ekim 2021'de İzmir Mandolin Orkestrası'nı kurmaya karar verirler ve ilk konserlerini Cumhuriyet Bayramı için Fethiye'de verirler . O zamandan beri otuza yakın müzisyenin yer aldığı orkestra, düzenli olarak sahnelerde konser vermeye devam ediyorlar.

İlhan Çalışıyor'un mandolin koleksiyonundan bir parça

Tobav ile olduğu zamana geri dönelim. Grupta bir fikir filizlenir: atıl duran mandolinleri toplayıp, onarımını yaptıktan sonra birinci sınıf öğrencilerine hediye etmek. İlhan böylece enstrüman aramaya başlar.

Çocukların kendilerine sunulacak mandolinlere göre aralarında kıskançlık çıkmasın diye en sonunda herkese aynı enstrümanların alınmasına karar verildi.

İlhan'ın daha önce kurtardığı on beş mandolin elinde kalır ve koleksiyonuna bu şekilde başlar. Antikacıları, antika pazarlarını gezer ve ülkenin dört bir yanında enstrümanlar bulur. Bazıları çok kötü durumdadır ve ellerinde ikinci bir hayat bulurlar. 

Bugüne kadar, bu enstrümanın tüm üreticileri tarafından imzalanan örneklerin de bulunduğu 53 mandolin koleksiyonunun başında yer almaktadır. Alasonyayılar, papajorjiu , zamanında sedef ve bağa ile özel bir kreasyon yapan Adil İmer gibi ünlü imzalardır. Toplam 3 adet yapılan bu özel mandolinlerden , biri İlhan'a ait ama diğer ikisi nerede olduğunu merhum Adil İmer'in torunları da bilmiyor.

Adil İmer mandolini

İlhan'ın elinde bulunan çeşitli enstrümanlar arasında Rus, Alman, Portekiz, Çin ve Amerikan mandolini bulunmaktadır.

Koleksiyonerin ayrıca 1800'lerde bir Alman lutiyer tarafından yapılan el yapımı ile aynı olan sedef ve bağa ile süslenmiş bir kopyası vardır ve bu kopya lütiyenin öğrencilerin tarafından yapıldı.

Sedef ve kaplumbağa bağası ile bir Alman mandolininin kopyası

Ayrıca onun için çok şey ifade eden bir oktav mandolini var. Fikri Bey hocaya aitti ve onu İlhan'a hediye eden de merhum Fikri Bey'in eşiydi.

İlhan Çalışıyor'un hocasına ait olan mandolin

Bu çalgının ailesi  mandolinler, mandolalar, mandoçello, (sırtı kıvrık (bowl back)) , 12 telli bandurria ve Mando bas; sadece Mandobas koleksiyonunda yok.

Kullanılan ahşaplar çalgının parçalarına göre değişiklik göstermektedir. Böylece ladin, bazı kapak ceviz, bazı abanoz kulp bulunuyor.

Böylece İlhan, Türkiye'deki ve belki de sınırların ötesindeki en büyük mandolin koleksiyonuna sahiptir. Tutku ... koleksiyonculukla kafiyeli olduğunda!

https://www.instagram.com/promandolin/

https://www.youtube.com/@imoizmirmandolinorkestras8458

Partager cet article
Repost0
16 janvier 2022 7 16 /01 /janvier /2022 02:37

 

Bu metni 10 Ocak 2022 tarihinde Sat 7 sitesinde yayınlandı.

 

Fransızca versiyonu okumak için, buraya tıklayın.

 

İtalya'dan 8 Mart 1995 tarihinde, 1910 yılında inşaa edilen Aziz Pavlus Kilisesi’nde yaşamak için Konya’ya gelen Rahibeler Isabella ve Serena 27 yıl boyunca hizmet verdikten sonra Türkiye’den ayrılıyor. 

Soldan sağa Rahibeler Serena ve Isabella, İzmir Polikarp Kilisesi’nde

 

Topluluklarının ismi olan Dirilmiş İsa Kardeşliği - Fraternità Gesù Risorto - 15 Ağustos 1977’de İtalya Trento Bölgesi’nde San Lorenzo Dorsino adında küçük bir köyde Trento'daki Episkopos tarafından takdis edilerek kuruldu. "Nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada aralarındayım." (Mt 18,20) İsa'nın Sözü, iki peder Vigilio Covi ve Fiorenzo Soraruf’un yüreklerinde İsa'nın mevcudiyetine somut bir yer sunma arzusunu uyandırmıştı, beraber yaşamak ve ikamet etmek istediler. Cemaatin hikayesi böyle başladı ve Peder Vigilio Covi artık cemaatin Başrahibi’dir.

 

1935 yılına kadar Konya’da Asompsyonistler Augustinus Cemaati’nin Rahipleri vardı. Daha sonra, ayda bir, Ankara’dan Ayin kutlamak için bir rahip gelmeye devam etti. Rahibeler İsabella ve Serena göreve başladıktan sonra, Ankara’dan en azından ayda bir kez bir rahip geliyor. 

 

Konya Aziz Pavlus Kilisesi

 

Neden geldiniz, gelmenizin amacı neydi diye soru sorarken, Rahibe İsabella şu şekilde cevaplıyor: “Özellikle teşekkür etmek için Konya’ya geldik, çünkü bölgemizde Trento’da Hristiyan imanı Azizler Sisinnio, Martirio ve Alessandro aracılığıyla Kapadokya’dan, önce Milano’ya sonra da Trento’ya geldi. Orada Mesih İsa’yı tanıttılar ve 397 yılında öldürüldüler. Bunun için biz onların memleketini seviyorduk. O zaman onların geldikleri yerde onların bize getirdikleri imanı yaşamayı teşekkür etmek için diledik.”

 

Rahibe Serena: “Konya'da yaşamak kolay oldu, çünkü gerçekten her gün görebildik ki İsa bizimle, aramızda bize yardım ediyordu ve yol gösteriyordu. Her günü O’nun ellerinden alabildik. O’na her zaman teşekkür ediyoruz” diyor.

 

“Konya’da Hristiyanlar sadece birkaç kişi, diğerleri farklı inançtan, onların yanında yaşıyoruz. Örneğin komşularımızla güzel ilişkilerimiz var, biz de iyi olmak için çalıştık ve birkaç aile ile tanıştık ve arkadaş olduk. Başlangıçta Türkçe hiç bilmiyorduk, bize insanlar yardımcı oldular. Aynı zamanda, Konya’da Mevlâna yaşadı, çok açık sevgi dolu bir düşüncesi var. Mevlâna’nın 22. Kuşak Torunu Esin Çelebi Bayru ile daima sevgi birliği içindeyiz. Zaman zaman telefonlaşıyoruz, bayramlaşıyoruz. Son Noel Bayramı’nda kilisemize geldi. Üstteki tüm sebeplerden dolayı Konya’dan özlemle ayrılıyoruz. Seve seve biz de artık Konyalı oldukdiye Rahibe İsabella anlatıyor.

 

Soldan sağa Rahibe Serena, Hz. Mevlâna’nın 22. Kuşak Torunu Esin Çelebi Bayru ve İtalya’dan Dirilmiş İsa Kardeşliği Cemaati'nden gelen Rahibe Lidia

 

Konya'daki Türk cemaatin genel olarak çok az olduğunu ama 27 sene içerisinde çok Iraklı Keldani mültecinin Konya’da kaldığını belirten Rahibeler, şimdilik bu son 7-8 yıldır özellikle öğrenci veya çalışan olarak burada bulunan Afrikalıların yaşadığını söyledi. Birkaç İranlının da burada yaşadığını ama sayıca az olduklarını belirttiler. Ayrıca, Afrika’dan çok çeşitli uyruklardan (Kongo, Nigeria, vs.) insanların her pazar günü 25-30 kişi kadar kiliseye geldiğini, her pazar ayin olmasa da bir dua toplantısının yapıldığını ve büyük bayramlarda daha fazla olduklarını vurguladılar. 

 

“Yerinize bir tarikat gelecek mi yoksa Aziz Pavlus Kilisesi boş mu kalacak?” sorusuna: “Konya Kilisesi İzmir Başepiskoposluğu’na bağlı olduğu için, onlar düşündüler ve hazırlık yaptılar. Bizden sonra bir kişi gelecek, Maria Grazia. Öyle ki şimdilik kilise boş kalmayacak, Rab’be şükredelim. Kilise açık kalacağı için mutluyuz yoksa gitmeyecektik.” diyen Rahibe Serena bunu gülerek söylüyor.

 

Hz. Mevlâna’nın 22. Kuşak Torunu Esin Çelebi Bayru Konya Kilisesi’nde 2021 Noel Bayramı’na katıldı - Maria Grazia ile

 

Daha önce Ankara’da yaşayan Adanmış Bakire Birliği’nden (Ordo Virginum) Maria Grazia Zambon, Rahibeler İsabella ve Serena’nın yerini alacak. Kendisi “Fidei donum” - bir episkoposluktan başka bir episkoposluğa dini bir görevlinin armağan edilmesi - ile İtalya Milano Episkoposluğu’na bağlıdır.

 

“Türkiye’den ayrılmadan önce neden İzmir’e geldiniz?” sorusuna karşılık Rahibe İsabella şöyle anlatıyor: “Yarın 6 Ocak Meryem Ana Evi’nde Mesih İsa’ya şükredeceğiz çünkü 7 Mart 1995’te Konya’ya gitmeden önce orada, o zamanki İzmir Başepiskoposu Mons. Bernardini bizi Konya’da başlamamız için takdis etmişti. Bu yüzden şimdi bitirmek için, aynı yerde Rab’be şükretmek için Meryem Ana’ya gidiyoruz.”

Meryem Ana Evi, 6 Ocak 2022 tarihinde Rahibeler Isabella ve Serena’nın son ziyareti - yanında pederler Vigilio Covi ve Fiorenzo Soraruf ve Maria Grazia

 

Rahibeler 9 Ocak Pazar Günü saat 12’de kendi cemaati ile birlikte, arkadaşlarını selamlamak ve özellikle Rab’be şükretmek için veda ayini kutladılar. İzmir Başepiskoposluğu’nun Genel Vekili Peder Felianus Dogon Ayin’i yönetilirken, İzmir Başepiskoposluğu’nun Şansölyesi - Özel Kalem Müdürü - Peder Alessandro Amprino, Episkoposluğun Diyakonu Nikola da törene eşlik ettiler. 

 

Konya Aziz Pavlus Kilisesi, Rahibeler Isabella ve Serena’nın 9 Ocak 2022'de Veda Ayin’inde

 

10 Ocak Pazartesi sabah Konya Meram ilçe sınırları içerisinde yer almakta olan Aziz Pavlus (St. Paul) Kilisesi Rahibeleri İsabella ve Serena ve beraberlerindeki Peder Felianus, Peder Alessandro Amprino ve Maria Grazia Zambon İlçe Müftülüğüne veda ziyaretinde bulundular. Ziyaretten son derece memnun olduğunu ifade eden İlçe Müftüsü Zekeriya Koçak heyete anlamlı ziyaretleri için teşekkür etti ve İtalya’da yeni görevlerinde kolaylıklar diledi. Aynı zamanda yeni atanan Maria Grazia’ya da başarı temennisinde bulundu. 

 

Soldan sağa Maria Grazia, Rahibe İsabella, Rahibe Serena, Peder Alessandro Amprino, Konya Meram İlçesi'nin Müftüsü Zekeriya Koçak, Müftü Yardımcısı ve Peder Felianus - Foto kredit Meram Müftülüğü

 

Rahibeler Isabella ve Serena, 16 Ocak 2022 Pazar günü İtalya’daki Cemaatlerine dönecekler ve orada yaşacaklar.

 

Güzel görüşmemizi bitirirken Rahibe İsabella elini kalbine koyarak:“Türkiye ve Konya yüreğimizde kalacak!” dedi.

Partager cet article
Repost0
21 décembre 2021 2 21 /12 /décembre /2021 10:35

 

Bu metni 20 Aralık 2021 tarihinde Sat 7 sitesinde yayınlandı.

 

Bu soğuk ve yağmurlu 18 Aralık Cumartesi günü, İstanbul Kutsal Ruh Katedrali kargaşa içindeydi. Nitekim sonuncusu yedi yıl önce Papa Françesko’nun da dahil olmak üzere birçok papalık ziyareti alan bu yer, 7 Aralık'ta Ariano Irpino'da (İtalya) İstanbul Episkoposu olarak kutsanan Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun çobanlık hizmetine başlama merasimi gerçekleştirildi.

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun Çobanlık Hizmetine Başlama Merasimi

 

Merasimde, Katedral’in Rektörü Peder Nicola Masedu, hürmet göstergesi olarak yeni Episkopos’a bir haç sundu. Bu jest, onun sürüsü için açı çeken ve ölen Mesih ile ilişkisinin bir hatırlatıcısıdır. Ardından, Mons. Massimiliano, kutsal su ile kendisini ve sonra tüm katılımcıları, İzmir Emekli Başepiskoposu ve akabinde İstanbul Havarisel Yöneticisi Mons. Lorenzo Piretto, İzmir Başepiskoposu Mons. Martin Kmetec, Anadolu Episkoposu Mons. Paolo Bizzeti, Vatikan’ın Türkiye Büyükelçiliği Birinci Müsteşarı Mons. Walter Erbi, İtalya’dan gelen Ariano Irpino – Lacedonia Episkoposu Mons. Sergio Melillo ve Napoli Episkoposu Mons. Michele Autuoro, Türkiye Ermeni Katolik Apostolik Yöneticisi Başepiskopos Mons. Levon Zekiyan, Türkiye Keldanileri’nin Başepiskoposu Mons. Ramzi Garmou ve Türkiye Süryani Katolik Korepiskoposu Mons. Orhan Çanlı refakatlerinde kutsadı.

 

Bu, Episkoposun ve inananların inançta paylaştığı temel bağın simgesi olan vaftiz gizeminin bir göstergesidir.

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun Çobanlık Hizmetine Başlama Merasimi Töreni'nde Haç Sunumu

 

Ardından Mons. Massimiliano İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yetkilisini, İstanbul Valiliği Uluslararası İlişkiler Temsilcisini, Fransa'nın Türkiye Büyükelçisi Hervé Magro’yu, Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye Büyükelçiliği Yetkilisini, Amerika Birleşik Devletleri'nin İstanbul Başkonsolosu Daria Darnell’i, İstanbul Alman Başkonsolosu Johannes Regenbrecht’i, İstanbul Polonya Başkonsolosu Dariusz Gumieniczek’i, İstanbul İtalyan Konsolosu Irène Pastorino Olmi’yi, İtalya’da on bir yıl süresince pederliğini üstlendiği mahalli kilisenin yer aldığı San Nicola Baronia’nın Belediye Başkanı’nı selamladı. 

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun Çobanlık Hizmetine Başlama Merasimi Töreni'nde Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye Büyükelçilik Yetkilisi ve İstanbul Başkonsolosu, Fransa'nın Türkiye Büyükelçisi, İstanbul Alman Başkonsolosu, İstanbul İtalyan Konsolosu, İstanbul Polonya Başkonsolosu ve İtalya'da 11 yıl süresince pederliğini yaptığı mahalli kilisenin yer aldığı San Nicola Baronia'nın Belediye Başkanı diğerleri arasında İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun Çobanlık Hizmetine Başlama Merasimi'ne katıldılar.

 

Daha sonra Efkaristiya Şapeli’nde kısa bir süre hürmetle diz çöktükten sonra, kutsal Efkaristiya Ayini’ne has cübbeleri giydi.

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun Çobanlık Hizmetine Başlama Merasimi Töreni'nde

 

Kutsal Ayin giriş ilahisi ve tören alayı ile başladı. Hoşgeldiniz konuşmasında Havarisel Yönetici olarak Başepiskopos Monsenyör Lorenzo ilk olarak, merasime teşrif eden din adamlarını selamladı. Özellikle Fener Rum Ekümenik Patriği I. Bartholomeos, Türkiye Ermeni Kadasetli Patriğı Sahak II, İstanbul-Ankara Süryani Kadim Metropoliti Mons. Yusuf Çetin, Katolik Episkoposlar Kurulu Başkanı olarak Mons. Martin Kmetec, emekli İstanbul Episkoposu Mons. Louis Pelâtre, Türkiye Hahambaşılığı’ndan ve İstanbul Müftülüğü’nden temsilciler, İtalya'dan gelen 2 Episkopos’un yanı sıra 16 rahip, Episkopos Massimiliano'nun uzun yıllar İzmir ve Trabzon'da çalıştığı rahipler ve laiklerden oluşan delegasyonlar, Ankara’dan ve elbette İstanbul’un dört bir yanından gelen rahipler, rahibeler, Hristiyan cemaatlerinin sorumluları ve üyelerine selamını sundu. Ardından, idari yetkilileri ve diplomatları selamladıktan sonra Mons. Massimiliano Palinuro’ya büyük bir sevinçle hoş geldiniz dedi. 

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun Çobanlık Hizmetine Başlama Merasimi Töreni'nde Başepiskopos Monsenyör Lorenzo Piretto Tarafından Hoşgeldiniz Konuşması

 

Bir sene önce, 22 Aralık’ta Covid nedeniyle İstanbul Latin Katolik Ruhani Reisi Mons. Rubén Tierrablanca’nın vefat ettiğini ve de Havarisel vekili olarak Giuseppe Roncalli’nin de bu evde 10 yıl yaşadığını hatırlattı. Kendisi daha sonra, 23. Yuhanna adı ile 1958 yılında Papa oldu. 

 

Ardından söz, Vatikan’ın Türkiye Büyükelçiliği temsilcisi olarak, 14 Eylül'de Papa Françesko tarafından ilan edilen yeni İstanbul Episkoposu atanmasını hatırlatan Mons. Walter Erbil'e verildi.

Peder Lucian Abalintoaiei kilisede bulunan herkese Havarisel Mektubu gösterdi ve Kutsal Ruh Katedrali’nin Rektörü P. Nicola Masedu tarafından okundu.

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun Çobanlık Hizmetine Başlama Merasimi Töreni'nde Peder Lucian Abalintoaiei tarafından gösterilen Havarisel Mektup

 

Havarisel Mektup okunduktan sonra, yeni Episkopos, Monsenyör Lorenzo tarafından katedrasına, yani makamına oturmaya davet edildi. “Katedra”, episkoposun belirli bir Kilisedeki öğretmenlik görevinin ve pastoral hizmetinin bir işaretidir. Havarisel Yönetici olarak Mons. Piretto daha sonra çobanlık asasını yeni Episkopos’a sundu ve teslim etti. Çobanlık asası kadim olması sebebiyle (ilk defa beşinci yüzyılda olmak üzere altıncı yüzyıldan itibaren yaygın olarak kullanıla gelmiştir) episkoposun diğer nişanlarının üstünde olup, başlıca görevlerinden bilmek ve ilgilenmek, liderlik ve rehberlik, sürüyü korumak ve kusurları düzeltmek görevlerini sembolize eder. 

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun Çobanlık Hizmetine Başlama Merasimi Töreni'nde Monsenyör Lrenzo Piretto tarafından verilen Çobanlık Asası

 

Uygun bir ilahi eşliginde Mons. Massimiliano, diyosezen rahiplerin, din adamlarının, rahibe ve diğer adanmışların temsilcileri ile inananlar tarafından selamlandı. Bu jest, Allah halkının episkoposluğun baş çobanına göstermesi gereken saygı ve itaatin bir ifadesidir.

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun Çobanlık Hizmetine Başlama Merasimi Töreni'nde, diyosezin din adamlarının selamlaması

 

Kutsal Efkaristiya kutlaması, yeni Episkopos’un başkanlığında olağan şekilde devam etti. Verdiği vaazında, diğer yandan: “Allah’ı kalplerimizde taşıdığımızda kardeşlerimizin acılarına ve sızlanmalarına kayıtsız kalamayız. Gerçek iman bizi sevgiye ve hizmete yöneltir. Bünyesinde insan sevgisi barındırmayan bir inancın, kolaylıkla tehlikeli bir ideolojiye dönüşmesi kaçınılmazdır. Oysa, eğer kalplerimizde Allah’ı taşırsak, O bizleri varsayılan kesinliklerimizin dışına çıkartarak diğer insanlara doğru, yola koyulmaya teşvik eder ve bizzat kendisi her insanın yoldaşı olur…

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun Çobanlık Hizmetine Başlama Merasimi Töreni'nde yeni Episkopos tarafından verilen Vaazı ve Konuşması

 

İstanbul’daki küçük Katolik cemaatimiz, Meryem’in izinden giderek, acı çekenlerin yoldaşı olmak için onlara doğru yola koyulmaya çağrılmıştır… Cemaatimiz sahne ışıkları altında olmak istemiyor. Kendisine düşmeyen bir gösterişin peşinde değildir. Dünyasal onurları amaçlamıyor. Meryem gibi bizler de her insanın neşesine ve kurtuluşuna katkıda bulunmaktan başka bir şey arzulamıyoruz.

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro

 

Kısa bir süre evvel, Papa Hazretleri Françesko Orta Doğu’daki Katolik cemaatlerini maya gibi olmaya çağırdı. Her ne kadar – tıpkı bir maya misali - sayısal anlamda küçük olsak da somut bir sevginin tanıkları olarak barışçıl ve dayanışmacı bir toplumun inşasına önemli bir katkı sunma olasılığımız var.

Sevgili kardeşlerim, sevginin ivediliği ile yüreklendirilmiş biçimde birlikte yürümeliyiz. İstanbul Katolik Cemaati birçok ruhsal armağanın ve meyve veren çabaların zenginliğine sahiptir. Saygıdeğer seleflerim merhum Monsenyör Antoine Marovitch ve merhum Monsenyör Ruben Tierrablanca’nın ve ondan evvel sevgili Monsenyör Louis Pelâtre’ın yaptıkları cömert çalışmaların kesintisiz devamı mahiyetinde tüm gücümüzü bu kıymetli İstanbul’un ve burada yaşayan hemşerilerimizin hizmetine sunmayı arzu ediyoruz.” dedi.

Vaazı bittikten sonra, merasimde hazır bulunan Rum ve Ermeni Patrikler’e, Süryani Metropolit’e, Türkiye Musevi Cemaati Hahambaşı’na, Luteryen ve Protestan Kiliselere, vs. özel teşekkür etmek istedi.

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun Çobanlık Hizmetine Başlama Merasimi Töreni'nde Türkiye Ermeni Kadasetli Patriğı Sahak II ve diğer katılan yetkililer

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Havarisel Vekili Monsenyör Massimiliano Palinuro'nun Çobanlık Hizmetine Başlama Merasimi Töreni'nde Fener Rum Ekümenik Patriği I. Bartholomeos ve diğer katılan yetkililer

 

Tören bitmeden önce, Kadasetli Sahak II ve Patrik Hz I. Bartholomeos kısaca söz aldılar hem bu hizmete başlama merasimi sevinci ifade etmek hem de herkesin iyiliği için birlikte çalışma isteklerini teyit etmek için.

Sent Antuan Kilisesi’nin Başrahibi Iosif Robu tarafından yönetilen Katedral korosu ve P. Simon Harting orgda bu çok özel törene güzel bir şekilde renk kattı. Ayin sonunda, tüm katılımcılar birbiri ardına yeni Episkoposu tebrik ettiler… ve onunla fotoğraf çektirdiler. Salgından dolayı herkese bir ikram paketi verildi.

 

Partager cet article
Repost0
5 octobre 2021 2 05 /10 /octobre /2021 03:30

 

Fransızca versiyonu www.dubretzelausimit.com sitesinde 27 Eylül 2021 tarihinde ve lepetitjournal.com d'Istanbul  elektronik gazetesinde aynı gün yayınlandı

 

Bölgenin zengin tarım arazilerinin ortasında bir Ege bölgesinde İzmir in ilçesi olan Tire belediye binasına sadece birkaç yüz metre mesafede bulunan Alay Park'ta, biraz özel bir zemin özellikle hafta sonları, bu halka açık bahçedeki kafenin düzenli müşterilerini cezbetmektedir.

 

Aslında, bu beylerin karambol oynadıkları yer, 2006 yılında belediyenin parkı yenilemesi ve eski ve özgün oyun alanının değiştirilmesi sırasında yaptığı 4 mx 12 m boyutlarındaki iki dikdörtgen mekandan biri üzerindedir. Bu oyun hem Fransa’nın Güney Bölgesi’nde ünlü petank oyunu hem de bilardoya benziyor, ancak bir istaka ile değil, parmaklarınızla yerde atılır. Bununla birlikte, kökenleri çok daha eski ve daha uzakta.

 

Karambol alanı - Tire, Alay parkı (Ege bölgesi)

 

Aslında, Türkiye'de karambol oyunu oynanan tek şehir Tire'dir. Anlaşılan, Sultan II. Beyazıt döneminde 1492'de İspanya'dan, 1497'de Portekiz'den sürgün edilen ve Tire'ye yerleşmek için gelen ve doğum günü pastası geleneği olarak onu yanlarında getiren Sefarad Yahudileriydi...

 

 

1930'ların sonlarında, kente 1937 yılında gelen ve parkın kuruluşunun kökeni olan 39. Piyade Alayı'nın adını taşıyan Alay Parkı, Musevilerin ve Müslümanların yaşadığı çok popüler ve canlı bir eğlence yeriydi. Tire'de birlikte eğlendiler, müzik dinlediler ve dans ettiler.

 

Tire, Alay Parkı’nın bir Girişi (Ege bölgesi)

 

1950'de Yahudi ailelerin ayrılmasından sonra, o zamanın genç sakinleri karambol oyununun sıkı takipçileri oldular. Eskiden şehirdeki hemen hemen her kafe bahçesinde bu hobinin tadını çıkarabileceğin bir alan vardı.
 

Karambol nasıl oynanır?

 

Her oyuncu karambol meşesi adı verilen parlayan şimşir ağaçtan bir top kullanır - kadife bez ile silindiği için zaman ile bu meseler cilalanmış gibi parlar - ve yerde lek adı verilen yaklaşık 6 cm yüksekliğinde silindir şeklinde oyulmuş 4 adet lek dizilir. Oyunu kazanmak için ya 4 leke vurarak ya da yada rakibin meşesini vurursanız rakipleri eleyerek, 8 puan almanız gerekir.

 

Lek, karambol oyununda ulaşılacak hedef, Tire ( Ege bölgesi)

 

Diyelim ki bir numaralı katılımcı bir lek vurur, ancak rakibi birinci oyuncunun karambol meşesini vurdu, ilk olan kişi oyun dışı kalır ve onun vurduğu lek ilk kazancı nihayetinde rakibine gider.

 

Haberdar olmayan biri için şut çekme şekli çok orijinal görünüyor. Ama pratikle, tabii ki, bu her şeyi değiştirir! Oyunun kuralları, geçen seyircinin - ya da gazetecinin - özümsediği zaman, aynı sürpriz etkisine neden olur… Her oyuncunun kendine özgü bir atış sitili vardır. Ama genellikle ve yaygın olarak kullanılan atış stili tiski diye tabir edilen atıştır. 

 

Karambol oynamak için parmakların benzersiz bir durumu (Tire, Ege bölgesi)

 

Ortalama olarak, oyuncular çok yetenekliyse bir oyun 30 ile 45 dakika, diğerleri için yaklaşık 1 saat sürer. Bireysel veya 2'şer kişilik takımlar halinde ve sırayla her atışta oynanır. Katılımcı topuyla bir lek'e vurduğu sürece oynamaya devam eder ancak puan kazanmaz!

 

Karambolcu Murat, (Tire, Ege bölgesi)

 

Turnuvalardaki final maçlarında, takımlar veya yarışmacılar 7 sayı berabere kalırsa 3 sayılık uzatmaya geçilir ve 3 sayı alan kişi ve ortaklar maçın ( oyunun ) galibi olur. Les prolongations à 3 points commencent et le joueur ou l’équipe qui marque 3 points est le vainqueur du jeu.

 

 

Tire kültürünün ayrılmaz bir parçası olan Karambol


 

15-16 yaşından beri karambol oynanan 75 yaşındaki Ahmet, geçtiğimiz Temmuz Ayında bir öğleden sonra bir arkadaşıyla oynadığı oyun sırasında şunları anlatıyor: “Daha büyük çocuklar, amcalar ve liderler oyun hakkındaki bilgilerini bana ve diğer arkadaşlarıma aktardı.

 

Biz de bunu gençlerimize aktarıyoruz ve onlara örnek oluyoruz. Karambol kültürümüzün bir parçasıdır ve şimdi bir turnuva düzenlersek en azından eski kurallara göre oyuna devam eden 50 katılımcının isimlerini kaydedebiliriz.” Ahmet, birkaç yıl önce turnuvalarda birincilik ve ikincilik ödülü ile, bir plaket de dahil olmak üzere, birkaç kupa kazandı.

 

75 yaşında olan Ahmet, 60 yıllık karambolcu (Tire, Ege bölgesi)

 

Hem dama piyonları hem de metal şişe kapaklarıyla süslenmiş görünüşte tarihli bir sayaç, sayı almak için alanın bir köşesinde yüksekte asılı duruyor. “Şu anda 7 tane var ve son meşesi attıktan sonra oyun arkadaşım da öyle. Bir beraberlik var ve kazananın kredisine 8 sahip olması gerektiği için, uzatma ile biteceğiz! ” diyor Ahmet.

 

75 yaşındaki ve 60 yıldır Tire'de karambolcu olan Ahmet  sayı sistemi anlatıyor

 

Ertesi sabah, saat 11'de, 2 kişilik takımlar halinde yarışacak 4 mükemmel oyuncuyla randevu var! İşte sol kolunda dövmesi olan siyah t-shirt giyen, çok koyu tenli, sakallı samimi adam olan Murat ve 40 yıldır karambolcu olan, bıyıklı ve beyaz saçlı Faik. Bir de Tire Belediyesi'nde çalışan ve 25 yıldır karambol oynayan Yusuf'un yanı sıra 10 yaşında başlayan ve onu oynayan tuhaf mizahi Heybetullah da var... 43 yıldır oynuyor. Küçükken onu o kadar çok severdi ki, kendini tutkusuna adayabilmek için düzenli olarak okulu asardı.

 

Soldan sağa Faik, Murat, Heybetullah ve Yusuf, dört mükemmel karambol oyuncusu - (Tire, Ege bölgesi)

 

Bu vesileyle, herkes geleneksel Türk çayı ile devam etmeden önce, Alay park kafeteryasında yöreden gelen bir çeşit koruk ikram ediliyor! Atmosfer iyi huylu ve bu sıcak Cuma günü  az sayıda seyirci, şu ya da bu katılımcıya tezahürat yapmak için alanın her iki tarafına yerleşti. Her birinin kendine has, şaka yollu, biraz sinirlenen yorumları var… Kimisi elinde bir bardak çayla oynuyor, kimisi… bir sigara, hatta bazen ikisi birden!

 

Heybetullah, seçkin bir karambolcu - (Tire, Ege bölgesi)

 

Heybetullah ise şöyle anlatıyor: “2007'de o yıl düzenlenen turnuvanın şampiyonu oldum. Bu vesileyle, o yılda gelen heyetin içinde resmi görevliler vardı. Buradaki kişilerden bir kısmı İstanbul ve İzmir konsolosluklarında görevli İsrailliler ve bazı sivil toplum kuruluşlarında görevli İsrail veya Türkiye vatandaşlarından oluşan bir kafileydi. Fakat büyük çoğunluğu Tire’de doğmuş kişiler veya onların çocuklarından oluşan bir nevi turist kafilesiydi bunların çoğu Tire’den İsrail ve diğer Avrupa ülkelerine göç edenlerdir. Hepsi de Karambol'un Tire versiyonunu keşfetmek için meraklıydı. 

 

İspanyollar, gülle ağacı adlı tahta bir topla oynarlar, bizimki şimşir ağacından yapılmıştır. İspanya'da bir daire çiziyorlar, içine metal bir top koyuyorlar ve içinde oynayarak o topa vurmaya çalışırlar. Yani oyun burada biraz farklı. Oluşturmak istediğimiz Uluslararası Federasyon, bu farklı uygulama biçimleri göz önüne alındığında yaratılmamış." 2007'de düzenlenen bir turnuvada en az 64 yarışmacı gördüğünü hatırlıyor.

 

Seyirciler arasında, önceki gün olduğu gibi, 1 saat mesafede Aydın şehirden düzenli olarak oyun oynamaya gelen Alican var.

 

Alican düzenli olarak Aydın'dan Tire'ye karambol oynamak için geliyor


 

Karambol'un Tire'de hala parlak bir geleceği var

 

Ağustos sonu - Eylül 2021 başı, belediye tarafından şehrin kurtuluşunun anılması kapsamında düzenlenen festival haftası için pandeminin başlamasından bu yana ilk kez programa bir karambol turnuvası dahil edildi! 32 oyuncu ile başlayan müsabaka, bireysel oyunlarla eleme yöntemiyle oynandı.

 

Ortasında Tire belediye başkanı Salih Atakan Duran, karambol turnuvasının kazananları ile çevrili, 4 Eylül 2021, Tire ( Ege bölgesi) - fotoğraf kredisi Tire belediyesi

 

Tire'nin kurtuluş yıl dönümü olan 4 Eylül'de, Covid 19 gelmeden önce, yıllık turnuva finalinin şampiyonu belliydi!

 

Bu kültürü yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla, Tire Ticaret Odası'nın desteğiyle şehrin Şehit Albay İbrahim Karaoğlanoğlu Anadolu Lisesi'nin avlusunda 2019 yılı sonunda bir alanı yapıldı. Tecrübeli oyuncular, öğrencilere karambol uygulamasını anlatmak, öğretmek ve onlarla maçlar düzenlemek için buraya gelirler.

 

Ayrıca, Yusuf ve arkadaşları, dernek kurma projesini daha yeni ciddi olarak düşünmeye başlamışlardır; taraflardan biri taslak tüzük yazmakla meşgul. Devamı takip ederiz!


 

Yusuf, bir başka tutuklu karambol oyuncusu - (Tire, Ege bölgesi)

 

  • Değerli yardımları ve bu röportajın hazırlanmasındaki katkıları için sonsuz teşekkürler:
  • Tire Belediye Başkan Yardımcısı Gökhan Hızlı
  • Gökhan Hızlı'nın sekreteri Ayşe
  • Tüm karambol oyuncuları ve özellikle Ahmet, Yusuf, Heybetullah müsaitliklerinden dolayı 
  • Ercan Yıldırım, Şehit Albay İbrahim Karaoğlanoğlu Lisesi Müdür Yardımcısı
  • Yılmaz Göçmen, emekli öğretmen
  • ve beni karambolün varlığıyla tanıştıran Pelin...
Partager cet article
Repost0
18 novembre 2020 3 18 /11 /novembre /2020 00:51

 

Fransızca versiyonu www.dubretzelausimit.com sitesinde 16 Kasım 2020 tarihinde ve SaphirNews elektronik gazetesinde 11 Kasım 2020 tarihinde yayınlandı

 

Yaşlı dünyamız ve üzerinde yaşayan bizler, özellikle bu sene, oldukça zor sınanmalardan geçmekteyiz. İspanyol gribinden bir asır sonra, yeni bir pandemi tüm dünyayı vurdu ve dört bir yanını kasıp kavurdu. Günümüz liderleri, kural tanımaz benlikleri ile güç gösterisi yapmaktadır. 

 

Terör, hoşgörü ve yapıcı diyalog yoksunluğu, kanımca kışkırtıcı karikatürler, cinayetler ve 17 sene İstanbul’da oturduktan sonra, son iki aydır yaşamakta olduğum İzmir’i ve tüm Ege’yi sallayan deprem gibi her türlü afet gündemin ilk sıralarında. Bu haberler, kültürel ve felsefi konular yerine, tüm dünyada yazılı ve sözlü basının en çok “iş yapan” haberleri. Üstelik bu, sosyal medya üzerinden, tarifi zor bir kin ve söylem şeklinde yayılıp beslenerek şiddeti körüklemekte.

 

Doğduğum ülke Fransa ile yaşamayı yeğlediğim ve kimliğini aldığım ülke Türkiye arasında diplomatik ilişkiler bugünlerde çok iyi durumda değil. Oysa bu ilişkiler; 484 yıldır - 1536 yılında Kanuni Sultan Süleyman ve Fransa Kralı 1. Fransuva arasında imzalanmış olan antlaşmadan beri -  tarihin en uzun soluklu diplomatik ilişkisi… Bu durum, her iki taraf için günlük hayatın içinde bir şeyler ifade etmekte midir ? Bence cevap hayır. Bana göre, hem Fransızları hem de Türkleri, başkanlarının çekişmeleri dışında, sağlık şartları ve  ekonomik sorunlar daha çok endişelendiriyor. 

 

Kaygı uyandıran haberlerin çoğalmasını durdurmak

 

Dur, ekranı dondur ! Kanımca, biran önce her birimiz için mutlu olmak ve beraberce uyum içinde yaşamak üzere, sadece endişe veren haberlerin yayılmasını engellemek ve durup, ciddi olarak durumu gözden geçirmenin zamanı.

 

Foto  kredisi SaphirNews

 

Savaşların ve devrimlerin kökeni, çoğunlukla güç çatışmalarına, ekonomik çöküntülere, farklı ırktan, kültürden ve dinden olana hoşgörüsüzlüğün sonucu olmakta. Sonunda herkes mutlu olduğunda sizin, benim gibi gülmekte, mutsuz olduğunda ise yine sizin ve benim gibi ağlamakta…

 

Bence, yalnızca öfke dolu konuşmaları, karşıtlık ve çatışmaları işaret etmek yerine, tüm enerji ve zamanı bu konuları iyi niyetli insanlarla tartışmaya açmak, beraberce fikirleri ortaya koymak acil ve kaçınılmazdır. Açık bir zihni, herkes için felsefi düşünceyi, karşılıklı saygının, hoşgörünün, bizden farklı olanın yaşam tarzını, inançlarını merak etmeyi geliştirmenin zamanı. 

 

Tüm bu değerler, paylaşım ve dayanışma da katıldığında benim gözümde, herkes için faydalı olacaktır. Bilmediğimiz şeyler bizi korkutuyor oysa daha iyi tanımak, bilmek, farklı olandan korkmadan bunu zenginlik olarak içselleştirmemizi sağlıyor.

 

Dengeleri tersine çevirmek, daha güzeli, gerekliyi ve hoş olanı öne çıkarmak, zaten gerilmiş olan sinirleri yatıştırmak üzere olumlu ve besleyici kaynak oluşturur. Olumlu enerjiler bir araya geldikçe,  önce kendimiz, sonra da etrafımız bundan yararlanır. Şimdilik bütün bu iyi niyetler çok dinleyici bulup manşetlere çıkmıyor. Oysa öne çıkarılması gereken nedir ? Egonun gücün beslenmesi mi, şiddet ve kin mi yoksa, bitki örtüsüne ve doğaya saygı ile uyum içinde yaşanan bir dünyanın varlığı mı ?

 

“Nefretin olduğu yere sevgiyi koyuyorum.”

 

Burada, 22 Nisan 2020 tarihinde, İstanbul Latin Katolik Kilisesi Dinler Arası İlişkiler Komitesinin düzenlemiş olduğu etkinlik sırasında, bazı katılımcıların sunumlarından  alıntıları paylaşmak istiyorum.

 

22 Nisan 2020 tarihinde Dinlerararası Dua ve Paylaşım Etkinliği Katılımcılar

 

Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Sayın Hayat Nur Artıran “Tüm insanlar büyük bir ağaca benzer. Ağacın kökü, dalları, yaprakları, çiçeği, meyvesi hiçbiri diğerine benzemez ama ağacın kıymeti de bu farklılıklardan dolayıdır zaten…” Hz. Muhammed Peygamber Efendinin ve Kur’an-ı Kerim Maide sûresi 48. ayeti “Biz hepinize ayrı bir yol, ayrı bir şeriat belirledik. Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat size verdikleriyle sizi imtihan etmek istiyor. Öyle ise siz sadece iyilik ve güzelliklerde yarışın !” sözlerini hatırlatı. 

 

Mgr Rubén Tierrablanca González katılımcıları, Aziz Fransua’nın şöyle başlayan: “Rab, beni kendi barışın için alet olarak kullan. Nefret olan yerde, ben seveyim. Hakaret edildiğinde, affedeyim. Geçimsizliğin olduğu yerde, aracılık yapayım. Yanılgı olan yerde, gerçeği söyleyeyim…” Barış Duasıyla Rabb'e yönelmeye davet etti. 

 

Hz Mevlânâ'nın 22. Kuşak Torunu ve Uluslarası Mevlâna Vakfı'nın Başkan Vekili Sayın Esin Çelebi Bayru konuşmasını Hz Mevlâna’nın Mesnevi’sinden bu mesaj ile “Bütün peygamberler insanları Yüce Allah’a ulaştırdığı için aralarında fark yoktur. Hepsinin yolu birdir. Eğer yanlışlık varsa bu yolda değil yolda gidenlerdedir.” bitirmek istedi.

 

Dahası ; Yahudi dininin kutsal kitabı Tevrat’taki “Komşunu, kendin gibi seveceksin” söylemi, Eski Ahit’te de yer bulmakta ve günümüzde hiç olmadığı kadar geçerli ve gerekli olduğu görülmektedir.

 

Ve nihayet, sonlandırmak üzere, “I have a dream !” Hayalim, Türkiye’de “barış içinde beraberce yaşamak” üzere, yalnızca en yüksek değer ve kavramların yer aldığı karşılaşma alanları kurabilmek. Artık benim olan bu ülke, öğreti bakımından zengin, çok kültürlü ve yarının temellerinin atılacağı alanın ideal sembolü… Ütopya mı ya da geçekleşebilecek bir rüya mı ? Bunu gelecek gösterecek…

 

Partager cet article
Repost0
11 septembre 2020 5 11 /09 /septembre /2020 03:25

 

Geçen perşembe günü, sabahın erken bir saatinde Orhan Veli Kanık’ın söylediği gibi “İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı” diyordum.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı....

 

Cihangir’de geçen 9 senenin ardından, son 8 senedir yaşamakta olduğum Feriköy’de oturduğum binanın yanında parktaki ağaçların üzerinde, güler yüzlü bir martı gürültülü kahkahalar atarken, bana arkadaşlık eden kumrular neşe ile cıvıldıyordu. Mahallenin kedileri ise hala uyumakta.

 

8000 senelik tarihi kalıntıları, hiç durmadan çoğalan ruhsuz gökdelenleri ile yeni görüntüsü  ve o müthiş sabrı ile coşkulu İstanbul gerçekten tek ve unutulmaz. Aynı zamanda, harika zamanlar geçirdiğim Rumeli Feneri gibi ayrılması zor ve saklı köşeler de barındırmakta.

Rumeli Feneri, İstanbul Boğazı'nın Karadeniz tarafında ağzındaki balıkçı köyü

 

Ölçüsüz bir zenginlik ve yoğunlukta hayatımın ikinci evresini yaşadığım 17 yıl boyunca, her yaş ve ortamdan, çeşitli farklı kök, kültür, inanç ve milletten gelen insanların hepsinin simalarının, 15,5 milyon kişinin yaşadığı bu kocaman alana yayılmış olan şehirde olduğu gibi benim kalbimde ve anılarımda da yerleri var.

 

Son iki yıldır, yaşantımın İstanbul’da sona  ermiyeceğinden emindim. Bundan, artık Boğazın üzerinde ki üç köprünün altından akan sular ve zamanla daha da emin oldum.

 

Ege kıyılarında, Türkiye’nin üçüncü büyük kenti ve - yalnızca - 4,3 milyon kişinin yaşadığı, aradaki farkın kusuruna bakmayın… ve İstanbul’dan sonra 2. büyük limanı olan İzmir’e taşınmayı seçtim.

İzmir, Konak meydanı

 

Geçen perşembe günü başlayan hayatın bu döneminde, daha dingin ve yumuşak bir yaşam tarzından esinlendim. daha az gürültülü ve trafik sorununun daha az olduğu...

 

İzmir, Kültür Park

 

İzmir bana uzun zamandır göz kırmakta idi ve her ziyaretimde, bana çoğu tanınmamış olan yeni tarihi alanları, saklı güzellikleri ve tarihi İzmir şehrinde kapalı kapıların ardında yaşayan İzmirli’leri keşfetmeme fırsat sunuyordu. 

 

Ege bölgesinin güzelliği ve tarihi değerleri de adım atmama ve bu kararı almama vesile oldular.

Bouleuterion'dan görünen agoranın bulunduğu Teos'un muhteşem bölgesi İzmir'den arabayla 1 saat

 

Seni unutamam İstanbul ve 17 sene boyunca, her yönü ile bana sundukların için tüm kalbimle sana teşekkür ederim. İzmir’e vardım ve çok memnunum!

 

Çok sevdiğim Türkiye’yi beraberce keşfetmeğe devam ederken, yakında görüşmek üzere!

 

Buraya tıklayarak, fransızca versiyonu izleyebilirsiniz.

Partager cet article
Repost0
1 mai 2020 5 01 /05 /mai /2020 05:48

 

Fransızca versiyonu www.dubretzelausimit.com sitesinde ve lepetitjournal.com Istanbul elektronik gazetesinde 30 Nisan 2020 tarihinde yayınlandı

 

Gezegenin yaşadığı bu karmaşık dönemde hem bugün hem de yarınlar için, kardeşlik, birlik, beraberce yaşamak, dayanışma, dua ve barış ihtiyacı hiç olmadığı kadar önemli görünüyor.

Türkiye, % 99’u müslüman olmasına rağmen, çeşitli toplulukların oluşturduğu bir mozaiktir. Bu toplulukların temsilcileri kendi dinlerinin farklı takvimlerine göre aynı zamanda buluşmaya alışmışlardır. Bu nisan ayı herkes için önemli günleri barındırır: Hristiyanlar için Paskalya, Museviler için Pesah ve Müslümanlar için Kutsal Ramazan ayının başlaması.

Bu sene, son üç senenin aksine, İstanbul Latin Katolik Kilisesi Dinler Arası İlişkiler Komitesi Ramazan ayında herkesi bir masa etrafında, iftar sofrasında toplayamadı. Onun yerine yepyeni bir dua ve paylaşım etkinliği düzenledi.

22 Nisan 2020 tarihinde Dinlerararası Dua ve Paylaşım Etkinliği Katılımcılar

Zoom uygulamasıyla yapılan bu etkinlik 22 Nisan 2020 Çarşamba akşamı gerçekleştirildi. Çeşitli kilise, topluluk, din ve mezheplerden 13 temsilci İstanbul Latin Katolik Kilisesi Dinler Arası İlişkiler Komitesi Üyesi, moderatör dominiken papazı Claudio Monge ile bu dua ve paylaşım buluşmasına katıldı.

İstanbul İl Müftü Yardımcısı Caner Akdemir hoca, Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Sayın Hayat Nur Artıran, Ado Alevi Düşünce Ocağı Başkanı Doğan Bermek ve Türkiye Süryani Katolik Korepiskoposu Mgr Orhan Çanlı ilk sırada söz aldılar.

İstanbul İl Müftü Yardımcısı Caner Akdemir

Sonra, Hz Mevlânâ'nın 22. Kuşak Torunu ve Uluslararası Mevlâna Vakfı'nın Başkan Vekili Sayın Esin Çelebi Bayru, Türkiye Keldani Katolik Kilisesi Başepiskoposu Mgr. Ramzi Garmou ve Felsefe Profesörü ve Türkiye Cumhuriyeti Vatikan Eski Büyükelçisi Prof. Dr. Kenan Gürsoy sırayla konuştular. 

Türkiye Hahambaşısı Rav İsak Haleva bu etkinliğe katılamadı ama göndermiş olduğu metin moderatörü tarafından paylaşıldı.

Ardından Türkiye Ermeni Katolik Başepiskoposu adına Başrahip Vartan Kirakos Kazanjian söz aldı, daha sonra şu anda Almanya’da bulunan ve bize oradan katılan İmmanuel Bible House Protestan Kilisesinin Pastörü Behnan Konutgan’a söz verildi.

Türkiye Ermeni Katolik Başepiskoposu adına Başrahip Vartan Kirakos Kazanjian

Onu takiben Ekümenik Patrikliği adına Diyakon Iakovos Krochak, sonra da şu anda Almanya’da olan Türkiye’de Almanca konuşan Kilise’nin Pastörü Gabriele Pace söz aldılar.

Daha sonra İstanbul Latin Katolik Episkoposu Mgr Rubén Tierrablanca González’e, ve en son olarak da Türkiye Ermenileri Patrikliği Ruhani Meclis Üyesi ve Kiliseler arası ilişkiler sorumlusu, Kıdemli Peder Drtad Uzunyan’a sıra verildi.

Hayat Nur Artıran, Tüm insanlar büyük bir ağaca benzer. Ağacın kökü, dalları, yaprakları, çiçeği, meyvesi hiçbiri diğerine benzemez ama ağacın kıymeti de bu farklılıklardan dolayıdır zaten…”  Hz. Muhammed Peygamber Efendinin ve Kur’an-ı Kerim Maide sûresi 48. ayeti Biz hepinize ayrı bir yol, ayrı bir şeriat belirledik. Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat size verdikleriyle sizi imtihan etmek istiyor. Öyle ise siz sadece iyilik ve güzelliklerde yarışın !” sözlerini hatırlatı.

Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Sayın Hayat Nur Artıran

Ado Alevi Düşünce Ocağı başkanı: İmam Ali’nin 1400 yıl önce Mısır valisine verdiği bir talimatı, 1997’de o zamanın Birleşmiş Milletler genel sekreteri Sn. Kofi Annan tüm dünyaya hatırlatıp “tüm insanların yaradılıştan kardeş” oldukları gerçeğini bir daha dile getirmiş idi.” diye belirti.

Türkiye Süryani Katolik Korepiskoposu: “Acaba aramızda “Allah'ın sevgisini kardeşliği” daha fazla yaşayıp samimiyetle güçlendirsek bu Pandemi ile başa çıkma cesaretini ve gücünü arttırabileceği fikrine ne dersiniz?” diye önerdi. Cemaati adına “Huzurunuzda kardeşliğimizi pekiştirecek somut paylaşım ve etkinliklere katılmaya yürekten hazır olduğumuzu ifade ediyorum.” dedi.

Türkiye Süryani Katolik Korepiskoposu Mgr Orhan Çanlı

Esin Çelebi Bayru konuşmasını Hz Mevlâna’nın Mesnevi’sinden bu mesaj ile Bütün peygamberler insanları Yüce Allah’a ulaştırdığı için aralarında fark yoktur. Hepsinin yolu birdir. Eğer yanlışlık varsa bu yolda değil yolda gidenlerdedir.” bitirmek istedi.

Mgr Ramzi Garmou “...dünyadaki tüm ulusların yöneticilerine, aralarında barışı ve huzuru sağlayabilmeleri için bilgelik lütfu ve sağ duyu bağışla…” diye Rabbe dua etti.

Prof. Dr. Kenan Gürsoy şu andaki yaşadığımız zaman için: “İçinden geçmekte olduğumuz zaman dilimi yaşadıklarımız itibariyle tam da bir “sınav” izlemini uyandırıyor. Kendi kendimizle ilgili bir sınav bu: sağlık şartlarımıza göstermemiz gereken bir özen kadar, manevî-ruhî varlıklarımızın da ihtiyaç duyduğu bir dikkat söz konusu.”diye vurguladı.

Diakon Iakonos Krochak Havari Pavlus'un Korintlilere İkinci Mektubunun son selamı olan “Son olarak hoşçakalın, kardeşlerim. Yetkin olun, çağrıma kulak verin, düşüncelerinizde birlik olun, esenlik içinde yaşayın. Sevgi ve esenlik kaynağı olan Tanrı sizinle birlikte olacaktır.” ayetini, bizlere dayanışma ve birlik olmanın yararlarını hatırlatmak için seçti.

Mgr Rubén Tierrablanca González katılımcıları, Aziz Fransua’nın şöyle başlayan: “Rab, beni kendi barışın için alet olarak kullan. Nefret olan yerde, ben seveyim. Hakaret edildiğinde, affedeyim. Geçimsizliğin olduğu yerde, aracılık yapayım. Yanılgı olan yerde, gerçeği söyleyeyim…” Barış Duasıyla Rabb'e yönelmeye davet etti.

İstanbul Latin Katolik Episkoposu Mgr Rubén Tierrablanca González

Son katılımcı, ermeni Kıdemli Peder Drtad Uzunyan, şun andaki durumu çok doğru bir şekilde şöyle özetledi: "Bir yandan son derece sıkıntılı günler yaşarken bir yandan da doğru ele alındığında olumlu birçok fırsat da önümüze çıkıyor. Sanki Tanrı her birimize bu dönemde: "Hayatının ne kadar senin elinde? Büyük planların, hesapların, projelerin mikroskopla dahi görülemeyecek kadar küçük bir virüs tarafından ya iptal edildi ya da ertelendi. Aslında ne kadar çok şey çevrenden akıp geçiyor ve sen fark etmiyorsun. Dur ve düşün."

Türkiye Ermenileri Patrikliği Ruhani Meclis Üyesi ve Kiliseler arası ilişkiler sorumlusu, Kıdemli Peder Drtad Uzunyan

Dua ve paylaşım etkinliği kaydedilerek iki ayrı şekilde sunulmuştur:

  • Buraya tıklayınca görülebilen 3 dakikalık bir video sunumu
  • Etkinliğin tam videosunu (türkçe, altyazılar Fransızca, İngilizce ve Türkçe olarak mevcuttur) buraya tıklayarak izleyebilirsiniz.

Sizleri, kardeşlik tohumlarını ekmek ve birlikte yaşamaları ve çoğalmaları için yurtiçinde, yurtdışında tüm tanıdıklarınızla paylaşma davet ediyoruz.

Hz Mevlânâ'nın 22. Kuşak Torunu ve Uluslarası Mevlâna Vakfı'nın Başkan Vekili Sayın Esin Çelebi Bayru

Her birimiz "duraklama" düğmesine basmak, tempomuzu değiştirmek, serbestçe dolaşmak ve istediğimizi yapabilme özgürlüğümüzü bir dönem için kısıtlamaya mahkum olmak zorunda kaldık.

Ve eğer herkes valizini bırakıp, bu değerli zamanda bir an dursa ve kendi kendine sorsa; bu davetsiz görünmez misafir dünyayı bu bıkkınlık aşamasına nasıl getirdi, her birimiz bugüne kadar ne gibi hatalar yaptık?

Gelecek nesillere daha uyumlu ve güzel bir dünya bırakabilmek üzere, her birimiz günlük hayatımızı, herkesin hayrına olacak şekilde, daha az bencil ve sağlıklı bir temel üzerine yeniden başlatmaya söz verebilsek? Bunu gerçekleştirebilir miyiz... yoksa görünmez bir yabancı bize dokunup dikkatimizi çekerek bu körlükten bizi kurtarmalı mı?

Partager cet article
Repost0
24 mai 2019 5 24 /05 /mai /2019 04:05

 

Marsilya Avrupa ve Akdeniz Medeniyetler Müzesi, Tunus Bardo Müzesi, Paris, Selanik, Marakeş ve New York'ta düzenlendi ve bu sonbahar Ankara'da gösterilmeden önce, çok ilginç « Paylaşılan Kutsal Mekânlar » sergisi Depo/İstanbul'da 20 Nisan'dan itibaren 14 Temmuz 2019 tarihine kadar gösterimde.

 

« Paylaşılan Kutsal Mekânlar » sergisi Depo/İstanbul'da

 

Binanın üç katında düzenlenen sunum Akdeniz, Ortadoğu ve Balkanlar'da üç Semavi dinin paylaştığı mekân ve ritüeleri daha iyi tanınmasını sağlıyor. Bu üç din, teolojik farklılıklarına rağmen, inanışlar, ayinler, kutsal figürler... ve mekânlar bakımından birçok ortak unsura sahip.

 

« Paylaşılan Kutsal Mekânlar » sergisi Depo/İstanbul'da

 

Sık sık barışsever birlikte yaşam örnekleri sunumunun yanında bazen ayrışmaların kaynakları, Türkiye'den İsrail'e, Fransa'dan Mısır'a Fas ve Arnavutluk geçerek burdaki yerlerde belirtiliyor.

 

« Paylaşılan Kutsal Mekânlar » sergisi Depo/İstanbul'da

 

CNRS araştırma müdürlerinden biri Dionigi Albera ve CNRS'te antropolog, fotoğrafçı ve yönetmen Manoël Pénicaud, küratör olarak bu sergide çoğu sanatçılara ve araştırmacılara yer veriyorlar.

 

 

Fotoğraf, güncel sanat, etnografik malzeme ve dijital medyayı biraraya getiren sergi, hac ve « kutsalı paylaşma »'nın çok duyulu deneyimini vurguluyor.

 

 

Hatta, konu edilen çoğrafyalardaki kutsal mekânların ve manzaraların görsel olarak etkili boyutu ve geçmiş tarihin zengiliği, farklılıklar ve birlikte yaşamlarla dolu olarak burada ön plana çıkıyor.

 

 

Yıllar süren antropolojik ve tarihsel araştırmaya dayalı bu sergi gösteriyor ki kültürler arası ortak yaşam paha biçilemez bir zenginliktir, karşılıklı saygı ve Ötekine tanıma olduğu zaman, bu bir umut sinyalidir!

 

« Paylaşılan Kutsal Mekânlar » sergisi Depo/İstanbul'da

 

 

Buraya tıklayarak, fransızca versiyonu izleyebilirsiniz.

 

DEPO / Tütün Deposu Lüleci Hendek Caddesi No.12 Tophane/İstanbul

Her gün, pazartesi hariç, 11.00-19.00 arası açıktır – Giriş ücretsiz

http://www.depoistanbul.net/sergiler/

 

Partager cet article
Repost0
14 juin 2017 3 14 /06 /juin /2017 12:56

Fransızca versiyonu lepetitjournal.com Istanbul elektronik gazetesinde ve www.dubretzelausimit.com sitesinde 14 Haziran 2017 tarihinde yayınlandı

 

 

İstanbul Latin Katolik Kilisesi Ruhani Reisi Monsenyör Ruben Tierrablanca ve aynı cemaatin Dinlerarası İşbirliği Komitesi, 11 Haziran 2017 tarihinde Ruhani Reisin ikametinde yirmiye yakın katılımcı ile ilk iftar yemeğini tertiplemiştir.

İstanbul Latin Katolik Ruhani Reisi tarafından sunulan ilk İftar yemeği

İstanbul Latin Katolik Ruhani Reisi tarafından sunulan ilk İftar yemeği

Azınlık temsilcilerinin ilgi göstermiş oldukları yemeğe Ermeni Patrikhanesi’ni Episkopos Sahağ Maşaliyan, Türkiye Süryani Ortodoks Patriğini Korespiskopos Melki Akyüz, Fener Rum Patrikhanesi’ni Peder Dimitri temsil etmişlerdir. Ayrıca Doğu Katolik Kiliselerini temsilcileri Peder Orhan Çanlı (süryanı katolik), Peder Vartan Kazancyan (ermeni katolik) ve Peder Remzi Diril (asuri keldani) de katılım göstermişlerdir.

İstanbul Latin Katolik Ruhani Reisi tarafından sunulan ilk İftar yemeği

İstanbul Latin Katolik Ruhani Reisi tarafından sunulan ilk İftar yemeği

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın Azınlıklar Arası İşişkiler Koordinatörü Bayan Nadia Taşel tarafından temsil edildiği iftar yemeğinde ayrıca Şişli Belediye Başkanı Sn. Hayri İnönü yerine Başkan danışmanı Bayan Süran Surki katılmıştır. İnönü mahalesi muhtarı Sn. Necmettin Kıncır’da katılımcıların arasında yer almıştır.

 

Mevlevi şeyh Nail Kesova ile birkaç islam dini mensubu dost davetliler arasında idiler. Yemeğe Latin Katolik Kilisesi’ni temsilen Ruhani Reis Yardımcısı da katılmıştır.

Mgr Ruben Tierrablanca ile mevlevi şeyh Nail Kesova

Mgr Ruben Tierrablanca ile mevlevi şeyh Nail Kesova

Katılım sağlayacaklarını belirtmelerine rağmen son anda program değişiklikleri olan Türkiye Musevi Cemaati Hahambaşı’sı Sn. İshak Haleva, Beyoğlu Belediye Başkanı Sn. Ahmet Misbah Demircan, İstanbul İl Müftü Yardımcısı Prof. Dr. Caner Akdemir ile İnönü mahallesi yerel imamı Sn. Ömer Elibol iftara teşrif edememişlerdir.

 

Bu nedenle iftar açma duasının Nail dede tarafından yapılması istenmiş olup yemeğe geçilmiştir. Özenle hazırlanmış ev yemekleri ile davetlilere sunulan hizmet quatre Iraklı göçmen genç ile yapılmıştır.

Soldan sağa Peder Vartan Kazancyan, Mevlevi şeyh Nail Kesova ve  Şişli Belediye Başkan danışmanı Bayan Süran Surki

Soldan sağa Peder Vartan Kazancyan, Mevlevi şeyh Nail Kesova ve Şişli Belediye Başkan danışmanı Bayan Süran Surki

Aynı gün Monsenyör Ruben Tierrablanca’nın İstanbul Latin Katolik Kilisesi’nin Ruhani Reislik görevine başlamasının birinci yıl dönümü münasebetiyle konuşma yapan din adamı İkametinin her zaman tüm davetlilere açık olduğunu belirtmiştir.

 

14 yıldır İstanbul’da yaşadığını belirten Monsenyör Tierrablanca, bu süre içerisinde özelikle islam dinine mensup kardeşleri ile birlikte yaşam tecrübesini edindiğini söyleyerek “Meksikalı olsam da, kendimi Türkiye’de evimde hissediyorum” dedi.

 

Ayrıca Dünya’da yaşanan terör olaylarına sevgi ve barış ile cevap verilmesi hususunu dile getirmiştir.

İstanbul Latin Katolik Ruhani Reisi tarafından sunulan ilk İftar yemeği

Yemek esnasında İstanbul Valisi Sn. Vasip Şahin ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın tebrik ve teşekkür beliren telegramları davetliler ile sesli paylaşılmıştır.

 

İstanbul Latin Katolik Ruhani Reisi tarafından sunulan ilk İftar yemeği

İftar yemeği, Nail dedenin söylediği sufi ilahi ile sonlanmıştır.

İstanbul Latin Katolik Ruhani Reisi tarafından sunulan ilk İftar yemeği

Tüm katılımcılara Papalık Dinler Arası Diyalog Konseyi’nin Ramazan münasebetiyle ile “Hristiyanlar ve Müslümanlar : ortak evimizin bakımı” Ramazan ayı ve “İd Al-Fitr” Ramazan bayramı için yayımladığı mesajın Türkçe versiyonlu kitapçığı, lokum ve hatıra tabak sunulmuştur.

Partager cet article
Repost0