Overblog
Suivre ce blog Administration + Créer mon blog
9 août 2012 4 09 /08 /août /2012 04:29

 

 

Hz Mevlâna, mevlevi yolunun öncüsü ve dünyanın en büyük mutasavvuf şair, 17 aralık 1273 yılında Konya'da ölmüştür. Geride iki oğul bırakmıştır.

 

Hz. Mevlâna’nın direkt sülalesi bugüne kadar devam etmiştir ve yeni bir erkek 1 ağustos 2012 dünyaya geldi. Çelebi ailesi dünyanın en eski ailelerinden birisidir ve 26 kuşak tır devam etmektedir. Soy ağacı var ama bütün ailenin olan bireyleri bilmek mümkün değil...

 

Can Ata, Azra'nın ve Mehmet'in Kumcoğlu oğludur ve Mevlânanın 24. kuşak torunudur. Azra Kumcuoğlu Esin Çelebi-Bayru'nun, Uluslararası Mevlâna Vakfı Başkan Vekilli, kızıdır.

 

  AOUT-2012 5529 copy

                        Can Ata, Mevlâna 24. kuşak torunlarından biri

 

Mevlâna'nın kuşak torunu olmak, günlük yaşamda ne değiştiriyor bir kaç kere kendi kendime sordum... Cevaplarını az da olsa tahmin etmeme rağmen, bu soruyu Azra ve Esin Çelebi'ye sormayı düşündüm.

 

Esin Çelebi-Bayru, görev ve sorumluluklarından dolayı tanınmış bir kişi olmasına rağmen, eşi,  iki kızı ve üç  torunu (2 kız ve şimdi Can Ata) ile normal bir hayat yaşıyorlar.

 

  AOUT-2012 4953 copy

                        Azra ve eşi Mehmet bir saat doğum yapmadan önce

 

Mevlâna'nın felsefesini göre çocuklara özel bir eğitim veriyorlar mı diye sorduğum da Azra : "Hayır, özel bir şey öğretmiyoruz, beraber yaşıyoruz, görerek öğreniyorlar.  Mesela Mina, kızım, bebekken sema ayinine  götürmeye başladım ve sonra büyürken semalarda sessiz oturacak, dinliyecek, görücek, merak edecek..."

 

  AOUT-2012 5737 copy

                                 Azra ve Mehmet Mina ve Can Ata ile

 

Esin Çelebi devam ediyor : "Genel Türk terbiyesi ile mevlevilikte kurallar ve terbiye kurallarıdır. Her Türk ailesinde çocuklar nasıl yetişitiriliyorsa, bizde o şekilde çocuklarımızı yetiştiriyoruz. Ama bizim evimizde Hz Mevlâna ve mevlevilik daha çok konuşuluyor, onun için çocuklar yaşayarak öğreniyorlar..."

 

 AOUT-2012 5071 copy

                      Esin Çelebi-Bayru, eşi Osman bey, Azra ve Esra kızları

 

"Merak etikleri sorular olduğunda onlara yaşlarına uygun olarak tüm sorularına cevap vermeye çalışıyoruz. Mesela, semazen gördükleri  zaman, şaşırmıyorlar çünkü çok küçük yaşta zaten gördükleri için hayatlarında bir parçası oluyor."

 

"Sizin için, durumunuz belki biraz farklıdır çünkü Mevlâna Uluslararası Vakfı Başkan vekilli olarak, medyada size görüyorlar, ama  kızlarınızın  günlük yaşam daha normal, değil mi ?" diye soruyorum.

 

                      AOUT-2012 5187 copy

Esin Çelebi-Bayru, Mevlâna'nın 22. kuşak torunu ve Uluslararası Mevlâna Vakfi Başkan vekilli

 

İlk cevabı Azra veriyor : Evet, doğrudur, bizde Mina daha çok merak edip soru soruyor. Meselâ anneannesi Konya'ya gidiyor, orada uzun zaman kalıyor. Ve kızım Mina, anneannesinin Konya’da neden olması gerektiğini, neden seyahat ettiğini biliyor."

 

Esin Çelebi açıkça belirtiyor : "Torunlarım beni televizyon da gördükleri zaman merak edip soruyorlar ? Gazetelerde röportajlarım olduğu zaman onları okuyorum ve böyle onlarda öğreniyorlar. Çocukların kendilerini geliştirmeleri için çok okuyup çalışmaları lazım."

 

  AOUT-2012 5691 copy

                               Esin Çelebi-Bayru ve torunlarını

 

Azra ve Esin Celebi'ye bana bu röportajı yapma imkanı verdikler için cok teşekkur ederim. Belki böylelikle ailede ki çocukların meraklarını uyandırırım...

 

 

Buraya tıklarken fransızca versiyonu görebilirsiniz.

 


 

 

 


Partager cet article
Repost0
5 décembre 2011 1 05 /12 /décembre /2011 07:21

 

Fransızca olan röportaj Zaman France gazetesinde 1 aralık ayında yayınlandı

Burası tıklarken direkt link açar

 

 

İstanbul'un en ünlü, Yenikapı mevlevihanesinin hikayesi, kökleri XVI. yüzyılın sonuna dayanıyor. Burası Rûminin düşüncesinin yayınlandığı önemli bir yer, hastane, çocuk yetiştirme yurdu ve günümüzde üniversite kampusu olarak kullanılıyor, Yenikapı dunyanın en büyük 14 tekkesinin arasında, cekiciliğini hep korudu. 

 

  IMG 4386 copy

                                                   Yenikapı mevlevihane'de bir sema

 

İstanbul surlarının dışında, şu anki Merkezefendi mahallesinde, tarlaların ortasında, 1597 yılında dervişler için bir dergâh inşa edildi, Yenikapı mevlevihanesi. İsmi şehrin surlarının en yakın kapısından geliyor, Osmanlı zamanında Yenikapı isimli, bugün ise "Mevlana Kapı".

 

  IMG 9319 copy

                                        İstanbul'da Yenikapı mevlevihane


Bu ayrıcalıklı yer, orada yaşayan insanlara, özelikle öğrenme süresince, huzur ve dinginlik vermektedir. Bu bölge başka dini topluluklar tarafından da elde elde edilmeye çalışılmış, örneğin yakınındaki Balıklı Rum Ortodoks manastırı.


Galata mevlevihanesi'nden 106 sene sonra inşa edilen Yenikapı mevlevihanesi, dünyadaki 14 âsitânelerinden birisi ve İstanbul'daki ikinci de oluyor.

 

Yeniçeri Katibi Malkoç Mehmed Efendi dergâhı açtı ve yeri dört sene yöneten Kemal Ahmet dedeyi seçti.

 

  IMG 9248 copy

                  Selamliğın arka tarafta Malkoç Mehmet efendinin kâtibinin mezarı


Dergâh, bir semahane, 18 adet derviş hücresi ve bir mescit ibaret ilk yapısını oluşturmaktadır. XVII yüzyıl başında, yeni yapılar - mutfak, müştemilat - eklenmiş. 

 

  IMG 9256 copy

                                Yenikapı mevlevihanesinde selamlığın avlusunda

 

  IMG 8046 copy

                                                        Semahane'de


İlk dergâhtan bugün bir şey kalmamış, ilk yapılar yıkılmış ve yerlerini daha büyükleri almıştır selamlık, haremlik, sarnıçlar, bir türbe, ve başkalarıyla...

 

  IMG 8032 copy-copie-1

                                                  Selamlık'ta salonları

 

  IMG_8017-copy-copie-1.jpg


1818 yılında, sultan Mahmut II yeni kompleksin restorasyonu için gerekli parayı veriyor ve bir yemek odası ekliyor. Maliye Nazırı Abdurrahman Nafiz Paşa kendi ismiyle bir kütüphane ve kendi türbesini yaptırıyor.

 

O zamanlarda 7,5 ha alanı ve bugünkü 0,5 ha alanı olan tekkeye diğer sultanlar - Murat IV ve Abdulmecit gibi - ve başka önemli kişiler Mısır Valisi Zuwal Paşa gibi, tekkeye para desteği veriyor.


Uzun yıllar süresince ve özelikle XVIII ve XIX. yüzyıllarda, Yenikapı İstanbul'daki geleneksel sufi sanatlarının - özellikle müziği ve edebî sektörlerde - en ünlü merkez oluyor. Tanımış müzisyenler ve besteciler burada eğitim alıyor, meşhur şairler bir süre kalıyor.

 

  IMG 7593 copy

 

1903 yılında kütüphane yangında yok oluyor. 1910'nda Sultan Mehmet'in yaptırdığı restorasyon mimar Reşat Kemalettin tarafından gerçekleştiriliyor, 1925'te kapılarını kapatmadan önce, derneklerin yasaklanmasından dolayı.

 

Balkan ve Çanakkale savaşlarında, tekke hastane olarak ve daha sonra çocuk yetiştirme yurdu olarak kullanılmıştır. 9 Eylül 1961 tarihinde semahane, yanındaki şerbethane ve türbeler bölümü tamamen yanıyor. 1997 yılında, ana binada çıkan yangında ise ancak taş olan selamlık kalıyor.

 

2005'te başlayan ve yaklaşık beş yıl süren büyük restorasyon çalışmalarından sonra yangınlarda kaybolan binalar yeniden inşa edilir ve haremliğe yeni bir yaşam verilir.

 

 IMG 7984 copy

 

Bu tekkenin müzeye dönüştürülmesi istense de, 2010 yılından beri Fatih Sultan Mehmet Üniversitesinin bir kampüsünü ve birkaç Enstitüsünü barındırıyor. Burada başta Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü, Güzel Sanatlar Enstitüsü hizmet vermektedir. 

 

  IMG 7979 copy

                                       Yenikapı mevlevihanesinin girişi

 

Mühendislik ve mimarlık dersleri hariç medeniyetler İttifakı öğrencilerine 4 dilde verilen yüksek lisans ve doktora programı var, 10’ü türk ve 7’si diğer uyruku yabancı öğrenciler için açılan master ise bu sene başladı.

 

Medeniyetler İttifakı Enstitüsü müdürü Pr. Dr Recep Şentürk’ün söylediğine göre, Mevlânanın evrensel barış düşüncesi ve geleneksel sufi sanat eğitimi vermek için Yenikapı Mevlevihanesi en uygun yerdir, eskiden olduğu gibi...

 

  IMG 4428 copy 

 

Halka açık hat, ebru, müzik dersleri, sema ve Mesnevi okuma kursları - Mesnevi Rûmi'nin en ünlü eseri - ve kısa zamanda teklif edilecek olan etkinlikler. Aynı zamanda Al-Ghazali gibi büyük mistik düşüncülerin yazdıkları yavaş yavaş burada okuyucu buluyor.

 

Mevlâna Uluslararası Vakfi Yenikapı'da İstanbul 2010 Avrupa Kültürü Başkenti çerçevesinde, semahanenin çok özel kadrosuyla eski mistik atmosferi iyice özümleten semalar organize etti.


IMG 7637 copy

 

                                     Bir sema Yenikapı mevlevihane'de

 

  328 sene önce kurulmuş ve günümüze kadar gelmiş bu tekke, bugün mistik düşünceyi çağdaş görünümüyle tanıtmaya devam ediyor.

 

                IMG 4298 copy


Kompleksin mezarlığında ve türbesinde çok sayıda gömülü duran dervişler ve şeyhlerin ruhu sanki orayı gözetliyor !

 

 

 


Partager cet article
Repost0
16 novembre 2011 3 16 /11 /novembre /2011 16:57

 

Birkaç hafta önce, İstanbul'un Anadolu yakasında otobüste Boğaza doğru ilerlerken Adem ile karşılaştım.


Bu neşeli genç adamla konuşurken İstanbul’daki engelliler hakkında daha fazla bilgi edinmek arzusu ile onunla birkaç saat paylaşma isteği duydum. Ve ekim ayının bir cumartesi sabahı, 25 yıldır ailesi ile yaşadığı Rumeli Hisarı yakınlarında buluştuk.  

 

  IMG 9692 copy

                             Adem, çok sevdiğini çay bahçesinde Boğazın kenarında


Aslen Karslı olan Adem askerlik döneminden sonra terzilik yapmış aynı zamanda da deri paltolar toplamış. Hayatı 22 yaşında değişir...  yaşlı bir amcasına yardımcı olurken balkondan düşer ve omur ilik zedelenmesiyle felç olur.


Altı aya yakın bir süreyi Haydarpaşa hastanesinde geçirir. Daha sonra bir başka rehabilitasyon merkezinde aynı süreye yakın tedavisi devam eder. 10 sene öncesine kadar Adem ile buluşmamız imkansızdı çünkü genç adamın hayatı değişmişti ve evden çıkamaz olmuştu.  


1 temmuz 2005 tarihinden itibaren özürlülerin ve özürlü ailelerinin’e destek kanunlar yürürlüğe girdiği tarihten bu yana, gündelik hayatını olumlu yönde değişmeye ve kolaylaşmaya başlamıştır. İstanbul başta olmak üzere, Hükümet bu alanda çok çabalar sarf etmiştir.


Belediyeler, kapı kapı dolaşıp nüfus sayımı sırasında özürlüleri tespit etti. Sonuç oldukça anlamlıydı ; yaklaşık 500.00 kişi, bu da  istanbul’un nüfusunun % 3.5 kadar kapsıyordu...

 

                    IMG 9681 copy

            Elektrikli bir tekerlekli sandalye özürlünün daha otonom olması için oldukça önemlidir.


20‘ye yakın merkez şehrin dört bir yanında çeşitli hizmetler vermeye başladı. Bu merkezlerin  ekiplerinden ücretsiz olarak yararlanmak için 153 ‘ü aramak yeterli... ama talep oldukça çok...


Adem’i istediği zaman, onu hastaneye, sinemaya, dua etmek için camiye veya istediği saatte eve götürecek bir özürlü arabası ve bir de yardımcısı var. 


Doktor ve hastabakıcılar evde gerekli yaşam kalitesini (WC, elektrik kapsami ...gibi) ve gereken tedaviyi sağlayabiliyorlar.


Sosyal Güvencelerine sahip olmayan özürlüler için yeşil kart ile tüm sosyal hizmetlerden, İlaç temininden ameliyata ;  tekerlekli sandalyeden, tedaviler vs... kadar yararlanabiliyorlar.

 

                  IMG 9678 copy

                                          Adem, her zaman güler yüzlü


Ayrıca Türk devleti özürlüye ve özürlüye bakmakta olan kişiye ; Adem’in bu konumda olduğu gibi, annesine, bir ödenek ayırmakta. Bu ödenek ayda yaklaşık 1.000 TL’yi bulmaktadır.


Özürlü bir öğrencinin veya özürlü bir anne babaya sahip olan bir öğrencinin okul harcamaları da  devlet tarafından  karşılanmaktadır.


İstanbul’da Marmara denizi kıyısı olan Florya’da özellikle özürlü kişileri ve ailelerini misafir eden bir tatil köyü bulunmaktadır.


Kendi başına seyahat edebilen özürlüler gemilerde, metrolarda, trenlerde, yeni otobüslerde ve metrobüslerde kendilerine ayrılmış olan özel bölümlerden yararlanabiliyorlar.

 

                  IMG 6394 copy

                                  Otobüste inerken, ilk buluşmamızı günü


Özürlüler belediyelere ait ulaşım taşıtlarında bir kuruş ücret ödememekle beraber hava ulaşımında da % 40 oranında bir indirime sahipler. Sinemalar da genelde ücretsiz veya % 50 indirimli.


Türkiye nüfusunda 8.5 milyonu bulan özürlüler için birçok dernek ülkenin dört bir yanındaki belediyelerle el ele çalışmaktadır ; kültürel ve sportif birçok organizasyonlar düzenlemektedir.


Türkiye’de yasama gereğince 100 kişi üzeri işçi çalıştıran kamu sektöründe % 7 özel sektörde de % 4 oranında özürlü çalıştırmak zorunluluğu bulunmaktadır.


Adem’e göre bugün çevresindeki kişilerin, komşularının bakışları geçmişe nazaran daha farklı. O toplum içinde yer edinmenin kolay olmadığını zamana ihtiyaç olduğunu anlatan en güzel örnek.


Sonuç olarak Adem için şu an herşey yolunda ve hayatını herkes gibi yaşamaktadır ; aktif ve özgürce... Bugün Adem rahatça dolaşır, alışverişini yapar, buluştuğumuz kahvede çayını içer, camiye gidip duasını eder...  bakışlar artık farklı olduğu için değil ; ona sadece insan olduğu için bakılıyor...

 

                   IMG 9689 copy

                 

Adem her sabah yeniden yürüyebilme arzusuyla uyanıyor. Bunun içinde bütün imkanlarını zorluyor. Yaklaşık üç ay evvel yeniden yürüyebilmek umuduyla Sabancı Baltalimanı hastanesinde ameliyet oldu ; kanamadan dolayı iki bacağını aynı zamanda ameliyat ettiremedi ama gelecek haftalarda tekrar deneyecek.


Yakında Beykoz’da bir ev inşaat ettirmeye başlayacak ; evde veya dışarda daha otonom olabilmek daha rahat çalışabilmek için. Belki birçok kez teklif edilen bir çağrı merkezinde ya da bir bankada karşımıza çıkacak Adem...


Adem’le geçirdiğim birkaç saat çok özeldi... Pırıl pırıl alaycı gülüşü, çevresindeki güzelliklere duyduğu hayranlık, merak ve iyimserlik inanılmaz... "Hayatı olduğu gibi yaşamalı ; hayat güzel, özgür ve mutluyum" diyor Adem.


Aynı zamanda Adem çantamı taşımamda yardımcı olan gerçek bir centilmen...

 

Buraya tıklayarak, yayınım fransızca versiyonu okuyabilirsiniz.

 

 


Partager cet article
Repost0
24 août 2011 3 24 /08 /août /2011 05:07


 

Bugün 8 sene oluyor...ikinci kez doğuşum, ikinci hayatımı yaşamak için Türk toprağına ayak bastığım !

 

Sevgili Türkiyem bana ikinci vatandaşlığını verdi ve bir daha çok beklenmedik ve değer biçilmez hediyeler....

 

  IMG_8936-copy.jpg

 

Teşekkürler hayat... ve boş ver anlayışsızlık ve kıskanclık pencesinde olanları, sadece tanıdıkları zannettikleri hayatım hakkında film çevirenleri, inanmaya devam etsinler !

 


Partager cet article
Repost0
5 août 2011 5 05 /08 /août /2011 16:30

    

 

Olağandışı bir zanaatkar olan Necati Korkmaz eserlerini ilk defa İstanbul'da, temmuz ayın sonunda Beyoğlu Belediyesi tarafından düzenlenen altıncı Altın Eller Festivalı'nde sergiledi.  

 

              IMGP1582 copy

                                         Necati Korkmaz

 

1963 Ankara doğumlu Necati Korkmaz, geleneksel ve unutulmuş Türk sanatlarına otuz seneden beri süregelen bu yakın ilgiyi duymadan evvel antropoloji eğitimi görmüş. Arşivlerde ve eski minyatürler üzerinde uzun araştırmalar yaparak tekke sanatları dalinda uzmanlaşmıs daha sonra.


Araştırmaları sırasında, teber (dervişlerin yolculukları sırasında taşıdıkları 70-100 cm uzunluğundaki hafif balta), nefir (dervişlerin yolculukları sırasında yanlarında bulundurdukları öküz boynuzundan yapılmış ses çıkaran bir tür boru), keşkül ü fukara (metalden yada hindistan cevizi kabuğundan yapılmış yemek kabı) ile ilgili izler bulmuş.... 

 

              IMG 8099 copy  

               Necati Korkmaz, Beyoğlu'ndaki Altın Eller Festivalı, temmuz 2011

                      

1990 yılında Necati, geçmişte dervişlerin kulandığı tefekkür bastonu olan müttekaya yeni bir hayat vermeye karar veriyor.  

 

Dervişler müttekayı, özellikle, binbir gün süren ve en basit işleri icra ettikleri ögrenim süreci içinde, kırk gün ve gece neredeyse fazla yemek yemeden ve uyumadan kendilerini duraklamaksızın ibadete verdikleri imtihan esnasında kullaniyorlardı. 

 

                IMGP1578 copy

                          İki gösterilen mütteka Altın Eller Festivalı'nde


Yorgun düştüğü vakit derviş başını, alnını veya yüzünün başka bir bölümünü ya dinlenmek ya da kisa bir süre için meditasyona girmek için bu âsâ üzerine yaslıyordu.

 

  IMG 8092 copy

 

1700'lü yıllarda çok kulanılan mütteka, 1925 yılında Türkiye'de derviş dergâhlarının yasa gereği kapanmasıyla tarihe karıştı. 

 

  IMG 8091 copy

                                               Mütteka detayı


Anlamı Arapçada dayanak olan ve kestane ağacından yapılan bu desteğin bazı modellerinde alt destek kismi keçi kemiğiyle de kullanılabiliyor. Mütteka, özel gümüş  işlemeleriyle ve gubari hat yazım sanatiyla gâyet ince bir şekilde süslenebiliyor. 

 

  IMG 8086 copy

                                   Gubari hat yazımı mercimek üzerinde


Basit bir mütteka yapmak için bir gün gerekiyorsa da, çok ince bir işçilik gerektiren modellerde üç güne ihtiyaç vardır.


Boy ve süslemelere göre, küçük bir model için satış fiyatı 150 YTL iken, büyük bir model için fiyat 700 YTL'ye ve zengin bir dekorasyon sözkonusu olduğunda 2000 YTL'ye kadar çikabilir. 

 

  IMG 8105 copy

                        Çok zengin süslemeler içeren bir mütteka modeli


Necati, mikroskop altında, tilki bıyığının tek bir kılından yapılmış fırçasıyla, mercimek yada beyaz fasulye taneleri ya da seramik üzerinde icra edilen -bu çok özel- gubari hat yazımı sanatını 1985 yılından beri sürdürüyor. 

 

                IMG_8110-copy-copie-1.jpg

                                          Titizlik bir iş...

 

  IMG 8104 copy


Çizgi yada hâttin karmaşıklığıne göre, bir örneği gerçekleştirebilmek için bir ilâ üç gün'e kadar bir işçilik gerekebilir.


Unutulmuş geneleksel sanatlara yeniden hayat veren bu çok özel ustanın, derviş - özelikle Konya'dan – veya koleksyoncu olan ve arzuya göre mütteka, teber, keşkül ü fukara ve hatt-ı gubari siparışı veren müşterileri var.

 

  IMG 8087 copy

                         Bir semazen bir fasulye üzerinde sema yapabilir...


Ney - sufi çevresinde kulanılan bir çesit flüt - çalanlar Necati'nin yanında, mütteka kılıflarının yanında, enstrümanlarını yerleştirmek için çok estetik görünümlü keçe kılıflar da bulabilirler.   

 

                   IMG 8095 copy

                                               Bir ney kılıfı


 

Necati Korkmaz

Libya Cad. N° 56/1 - Çankaya/Ankara

Mail : necatiankara@yahoo.com - Cep : 0535 771 53 35

 

 


Partager cet article
Repost0
30 juin 2011 4 30 /06 /juin /2011 10:17


 

Fatih Sultan Mehmet Yağlı Güreş turnuvalarını 1453'ten hemen sonra ve hükümdarlığı sırasında, Trakya'da Tekirdağ yakınlarındaki Kırkpinar'da düzenlenmiş olan ilk yarışmalardan yüz yıl sonra taşıdı Istanbul'a. Bu geleneksel yer, bu spor vesilesiyle her yıl yazın başlangıçinda onbinlerce seyirci topluyor.

 

   IMG 6346 copy


Çıplak ellerle yapılan ve antik Yunan'dan günümüze miras olarak gelen bu geleneksel spor turnuvası, Sadabad'taki eski mesire yerinde yani bugünkü Kagithane'de düzenleniyor.

 

   IMG 6286 copy

 

                  IMG 2922 copy

                                          Kağıthane'de bir güreşçi


Osmanli Imparatorlugu döneminde  sürekli olarak yapılmış olsalar bile,  Yağli güreş yarışmaları Türkiye Cumhuriyeti'in kurulusundan beri devresel yani epizodik olarak düzenleniyorlar.

 

  IMG 5893 copy

 

  IMG 2325 copy


1993 yılından beri Kağıthane belediyesi tekrar düzenli bir şekilde şenlik yapmaya başladı, düzenlenen 2011 yılın en son buluşması pazar günü gerçekleşti.


Bunlar her yıl temmuz ayında olan Kırkpınar buluşmasından önce en son provalar. Aynı zamanda bu şenlik ülkenin ikinci en büyük organizasyonudur.

 

  IMG 6223 copy


Türkiye’de çok güreş klübleri var, özelikle Trakya’da ve Karadeniz’de. Hepsi bir milliyet Federasyon’a bağlı.


Saat 10’dan itibaren, Edirne’den, Samsun’dan, Amasya’dan, Kastamonu’dan ve Antalya’dan da gelen 200 den fazla sportifler yağlı çimenlikte çarpışıyorlar.

 

               IMG 5739 copy


Gelenekte olduğu gibi, buluşma dua ile başlamıştır. 

 

Güreşçiler, kalın inek derisinden yapılmış sadece bir don giyinmiş olup, kalın bir tabaka halinde saf zeytin yağ ile yağlanırlar.

 

  IMG 6482 copy

 

                IMG 5927 copy-copie-1

                                   200 litre zeytin yağ kulanıldı

 

7 - 40 yaş arasındaki katılımcıların sınıflandırılması dokuz ayrı kategori’den oluşuyor. Güreşçilere, kökeni Farsça’dan gelen ve kahraman anlamına gelen, en iyileri için Pehlivan ve en yüce unvan Baş Pehlivan’a sahip olurlar.

 

  IMG 5592 copy

                                                   Minikler

 

  IMG 5993 copy

                                       16 başpehlivanlar Kağıthane'de


Vücutlarını yağ ile tamamen kapladıktan ve donlarını ip yardımı ile bağladıktan sonra, günün kralları,  güç ve cesaret anlamına gelen, özel el hareketleri ile ziyaretçiler selamlar’lar.

 

                  IMG 6017 copy

 

  IMG 5700 copy

 

  IMG 6060 copy
                                                         Selamlar       

 

                      IMG 6230 copy                     


Rakiplerinin adlarınıbelirlemek için, sonrada ellerini şeffaf bir kabın içine sokup çekiliş yapılır.

 

  IMG 5945 copy

 

 

Daha sonra etkileyici bir göğüs göğüs'e başlıyorlar. Amaç rakibini sırt üstü yere yatırarak devirmek. Güreşçilerin kalitesi kolayca algılanabiliyor yeni bir seyirci tarafından. Her ne kadar genç sporcular zayıf hatta narin bir beden sergileseler bile, dürüştçe yarışıyorlar, fakat kademeler yükseldikçe fizikler o kadar değişiyor.

 

  IMG 2948 copy

 

Kaslar belirginleşiyor ve hebetli yapılı atletler, bazen mimari, sahneye çıkıyor ve bu ınanılmaz develerin bazıları, ortamala yüz kilo civarında, büyük aktörlere layık tutum sergiliyor. Tribünlerde ve cimlerde heyecen yükseliyor.

 

             IMG 6360 copy

                                  Yağlı güreşçiler Kağıthane'de


  IMG 6099 copy

                    

Seçilme yere yatırma, veya alınan puana göre, en fazla 3, yapılıyor. Dövüşün süresi rakiplerin dayanıklılığına göre değişiyor, fakat zorunlu bir süre yok güreşte.

 

  IMG 6107 copy

 

              DSC04972 copy

 

Yağlı görüş muhteşem bir gösteri, çok değişken bir tempoda. Yarışmacılar bazen uzun anlar birbirine sarılı kalıyor, ya ayakta, diz üstü veya hatta uzanmış olarak. Eğer biri bir dayanık noktası bulursa diğerini kendi etrafinda hızlı döndürmek için, akış hızı hemen değişiyor ve bedenler nerdeyse uçuyor.

 

 IMG 6546 copy

 

 IMG 5711 copy

                     Arasıra bir burnundan kan akıyor yada bir kramp oluyor....

 

Davulcular ve diğer müzisyenler özel hava çalarlar ve güreşçiler'e güç getirmeyi çalışır.

 

 IMG 6492 copy

 

Tüm katılımcılara bu karşılaşmayı andıran bir plaket veriliyor. Her kategorideki galiplere madalya veriliyor ve büyük galibe bir kupa.

 

               IMG 6174 copy

                                      Plakalı tespih güreşçiler için

 

  IMG 5794 copy

 

                   IMG 6218 copy

                                                 Genç bir kazancı

 

Bu galip, bu durumda Samsunlu Şaban Yılmaz, aynı zamanda 6000 tl kazandı (yani yaklaşık 2600 €). Ikinci, Şükrü Kazan, 5000 tl kazandı ( yani yaklaşık 2170 €) ve üçüncü berabere kalan, Ordu’dan Recep Kara ve Antalya’dan Osman Aynur, her biri 1000 tl kazandı (yaklaşık 435 €).

 

  IMG 6431 copy

                                               Dört finalistler

 

                   IMG 6083 copy

                                 Baş pehlivan Şaban Yılmaz birinci oldu

 

Kağıthane organizatörlerinin amacı bir dahaki sefere Istanbul’a Yunanistan’dan güreşçi getirmek. Bunlarin özelliği, sürdükleri yağın üzerine pudra serpmeleri.

 

  IMG 6322 copy

 

  IMG 6467 copy

 

Kağıthane güreş festivalinin Unesco’nun Maddi olmayan kültürel mirasına eklenmesi düşünebilir, 16 kasım 2010’da Kırkpınar için olduğu gibi.

 

  DSC04928 copy

 

  IMG 6303 copy

 

 

Burası tıklayın fotoğraf galerisini görmek için ; Jean-Marc Arakelian katılımla 2000 çekilen resimlerden bir seleksyondur.


Ayrıca, iki video burası ve burası da tıklayırsonanız görebilirsiniz.

 

 



Partager cet article
Repost0
22 juin 2011 3 22 /06 /juin /2011 04:56

 

 

İki seneden biraz fazla, Jean-Marc Arakelian, ermeni asılı fransız, İstanbul'un sokaklarında geziyor, yeni perspektifleri bulmak için.

 

" Bir şeylerin ortaya çikması için, kesinlikle olmam gereken yer İstanbul’dur.. Anne annem İstanbulludur, diğeri ve dedelerim Kahramammaraşlı, kökenlerim burasıdır. O yüzden bence burda özel ve yoğun şeyleri hissediyorum. Ülkenin manzarasında birleştiyorum ve burada kendimi evimde gibi hissediyorum.”  Jean-Marc bana açıklıyor.

      

                IMG 4216 copy

                          Jean-Marc Arakelian Fener sokaklarında, İstanbul'da

 

18 yaşındayken, yolculuk yapmaya başlıyor ama sadece 1999 yılından beri çok özel bir düşünüş tarzı başlıyor, artistik özelliğini arama. Lübnan baslangıç noktası oldu, orda bir sene yaşamıştı.

 

Ermenistan'dan Ürdün'e, Kudüs'ten Etyopya'ya,  Tacikistan'dan Japonya'ya, "geçiş" yolcuğunun teması olan bu yolcu, bakıyor, zenginleşiyor yeni hayat tecrübeleriyle, yolundaki karşılaşmalarla.

 

Yakın Doğu ve Asya arasında onun araştırmaları biçimleniyor ve Türkiye bugün açıkçası olmasi gereken ülke, ona göre.

 

  DSC07236 copy

                                        Otoportre Hindistan'da

 

Yaratıcı bir soydan gelen - babası büyük bir mücevherciydi - Jean-Marc Arakelian bir sinema eğitim aldı.

 

Bir kaç filmin yönetmeni, özelikle deneysel, hem Fransa'da hem de yurtdışında, resime aşık olan, teknik zorlamaları seviyor,yeni resim formları ve köşeleri ve ışık farklı yakalamak arıyor. 

 

             Istanbul               

                                    İstanbul,  Aya Sofya

 

Bu ışığın önemini anlatıyor : "resmin temeli, ışıktır. Herkes onu farklı boyuyor, fırçayla, müzikle veya fotoğrafla,... Aletim, kameradır. Zaman zaman, onu kulanmadım, ama öyle istedim. Sahneye bakmak istedim, insanları, ışığı ve özellikle Hindistan esas bir ülke oldu benim için, çünkü o ülkede, şehirler hep hareketli, renkli, sahne dekoru sanatı ve ışığı çok şiddetli."

 

  DSC04802 copy

                                          Hindistan sokakları

 

Hindistan’da “argentique” ile çok fotoğraf çekmiş olsa bile, İstanbul’da yaşadığından beri çektiği fotoğraflar klasik bir makine ile değil fakat cep telefonu ile, basit bir Sony Ericsson, İstanbul’a geldikten 6 ay sonra bir ekim akşamı elinde olan tek resim çekebilen.

 

O sirada Fener’de, oturduğu semt, beklenmedik bir sahne ile karşılaşıyor : bir kadın merdivenden iniyor ve bir erkek ona yaklaşıyor, iki bağımsız olay, fakat Jean-Marc’ın gözleri bu durumun estetiği dikkatını çekiyor.

 

               DSC00246 copy

                        Jean-Marc Arakelian'nın cep ile ilk çektiğini resim 

 

Telefonu ile fotoğraf deneyimini devam ediyor ve açıları değistirmeye imkan veren, düzeltme yazılımı kullanmadan yeni perspektifler sağlayan bir tarz keşfediyor.

 

Cep telefonunu bir fırça gibi kullanıyor, şaşırtıcı sonuçlar elde ediyor, yana kaymalar, biçimi bozulmalar ile Bosfor’u 180 derece tekrar çizmesine, taşları yerinden oynatmasına, sokakta karşılastığı insanların görüntüsünü değistirmesine imkan veriyor.

 

  DSC00931 copy

                 Boğazının çok özel görüntüler Jean-Marc Arakelian tarafından

 

                 DSC00851 copy

 

Bu olağanüstü fotoğrafları gerçekleştirmesine imkan veren teknik normalın tam tersi. Prensip olarak, bir fotoğrafçi sabit ve makinesi hızlı olur. Onun durumunda, Jean-Marc Arakelian bir fotoğrafçının tam tersini yapıyor.

 

Tempoyu o verecek, eli ve vücudu çok hızlı hareket edecek, böylelikle cep telefonuna hız verecek. Aslında şimdi günlük olarak bir sinema tekniği kullanıyor, kameraların hareketi.

 

  IMG_4796ok-copy.jpg

                             Jean-Marc Arakelian resim çekerken

 

Jean-Marc açıklıyor : “Resimleri çekmeden önce görmek gerektiğini farkettim, çünkü bir cep telefonu ile hareket etmek, bir reflex makine gibi hareket etmek gibi değil. Aynı iade ediyorum, fakat ışık gerekiyor. Bu tur fotoğraf çekmek Fransa gibi bir ülkede mümkün değil, ancak çok ışık olan bir ülkede olabilir, İstanbul ve Hindistan’da olduğu gibi."

 

  DSC00597 copy

                                        Simitler diğer formlarla

 

Fener’de ilk gece çekiminden beri, bu cep telefonu ile 100 000 klişe gerçekleştirmiş Hindistan’da, Iran’da, Fransa’da ama özellikle İstanbul’da. Üçte biri, büyük bir zevk ile sayfalarını çevirdiğiniz, bir olağanüstü resimler kitabı olarak arşivlenmiş.

 

                  DSC03347 copy

                                       Çok özel bir dondurma

 

Resim konusunda, Jean-Marc için İstanbul çok etkili gerçek bir kesif oluşturuyor, hem işığın yoğunluk seviyesi ile, hem her sokak basında çok zengin sahne dekoru ile.

 

               DSC03468 copy

                      Heybeliada'da Jean-Marc karşılaştığını beş ayaklı bir at...

 

Onun için, cep telefonuyla resimler çekmek, hem  yeni bir tekniği kullanmayı ve kendi siirsel yönüyle yeni bakış açıları kesfetmeyi, hem de sinema sanatını bu şekilde çalışmayı ve geliştirmeyi  mümkün kılan bir yöntem.

 

                           DSC00169 2

                                     İstanbul'daki bir çaycı

 

Halihazırda Jean-Marc Arakelian, asil olarak çekimi Hindistan'da yapılacak ve biri yazımsal olan ve temelini kutsal kitaplardan alan “Tobi'nin Öyküsü”; diğeri de resimsel olan ve 15. yy'da yapılmış bir minyatür olan “Tobi'nin Meleği” adlı iki kaynak yardımıyla  İpek Yolu'nun yeni güzergâhını konu edinen bir film hazırlığı içinde.

 

Üç yil önce Jean-Marc Arakelian, Tacikistan'da düzenlenen uluslararası bir fotoğraf yarışmasına tamamiyle tesadüfen katılıp, bu yarışmada birincilik ödülünü aldı.

 

Geçen şubat ayında "Picturing Istanbul from a new perspective" adlı bir yazının Hürriyet Gazetesi'nin Daily News ekinde yayınlanmasının ardından, Beyoğlu belediyesi'ne bir sergi düzenleme talebiyle başvurdu.

 

                    DSC00429 copy

                              Rom kemancı Balat sokakların'da - İstanbul

 

Belediyenin düzenlediği ve dört kita üzerinden 17 ülke ve 33 şehir katıldığı 2. Kültürlerarası Diyaloglar Festivalı için  sanatçıların seçimi iste bu dönemde yapıldı.

 

Ardından, Jean-Marc'a Galata Meydanı'nda, dünyanın dört bir yanından ziyaretçileri olan o müstesna Cenova kulesi'nin hemen yanında, kozmopolit şehrin orta göbeğinde seçkin bir yer verildi.

 

25 Haziran 2011'e kadar sürecek Jean-Marc Arakelian fotograf sergisi, sanatçınin bu anlamda ilk sergisi. Fotoğrafların çoğunlugu İstanbul'da ve  özellikle bu yılki Lâle Festivali'nde , bir kismi da, Hindistan'da çekilmiş.

 

  IMG_4834-copy.jpg

                           Jean-Marc Arakelian Galata meydanı'nda

 

Atalarının topraklarına geldiğinden beri, ermeni kökenli olusu hiçbir sorun yaratmadı bügüne kadar. Hatta aksine, Arakelian'a göre avantajları bile oldu. Adının kökeni hususunda bir soru yöneltildiğinde,

 

Beyoğlu Belediye'sinde “Türkiye'ye Hoşgeldiniz” cümlesiyle karşılanmış. Belediye'nin ona sunduğu bu armağanı Jean-Marc, bir çesit “Welcome” yani gerçek ve içten bir karşılama simgesi olarak benimsemiş.

 

Jean-Marc Arakelian'ın yillardan beri  katettiği yolculuklar ; Hintli cüzzamlılar, Sri Lankalı sakat çocuklar, Japonya'daki ağır engelli yetişkinlerle  yaşadığı  insanı deneyimleri yanında, ayrica estetik, ruhanî ve  ses alanlarında edinmiş olduğu tüm deneyimler ;  gördüğün, duyduğu, dinlediği, dokunduğu ve yuttuğu herşey, burada, İstanbul ışığında ortaya çıkıyor ve yayılıyor.

 

                 DSC02240 copy

                                       Boğaz kenarlarında bir gelin

 

Jean-Marc’ın fotoğraflarını tanımlamak, terazinin gizemini çözmek, akıcı ve durağan olani aynı görüntü üzerinde karıştırmak, bir dengeyi yeniden icat etmek, günlük hayatın her sahnesinde ve anıtlarında farklı bir uyum yaratmak ve İstanbul’un görülmezliğini görülür kılmak gibi bir şey.

 

Farklı bir şekilde “görmek”, bu fotoğraf sanatçısının, elinde fırça yerine cep telefonu taşıyan bu ekpresyonist ressamın bizlere sunduğu  davetiyenin ana hedefi.

 

  DSC04980 copy

                   2011 Lâle Festival İstanbul'da Jean-Marc Arakelian tarafından


İpek Yolu’nun yeni güzergâhı hakkındaki film projesi hariçinde, Jean-Marc Türkiye’de, stüdyolarda değil de doğal dekorlar içinde - ister geceleyin yolda, isterse de kervansaraylardaki gibi fotoğrafçı ile çalisan insan modelinin birbiriyle karıştığı improvize sahnelerde - simâ çalisması yapmayı umut ediyor.

 

Konu olarak islediği ülkelerden bazıları Hindistan, Japonya, Israil ya da Iran gibi diğerlerine daha farklı bir önem arzetmiş olsa bile, Türkiye Jean-Marc için basıt bir aşama olmaktan öte. Bir görüntü şehri olan Istanbul’u, dönen bir diske benzettiği gerçek ve doğal anlamdaki Doğu çoğrafyasına devam etmeden evvel, Doğu ve Batı arasındaki bir menzile benzetmekte.

 

  IMG 4541ok copy

                  Jean-Marc Arakelian Fener'in özel merdivenin önünde

 

Ona göre İstanbul, oturup geçmişi gözlediğimiz, kendi kendimizi sorguladıgımız, su içtiğimiz, güç topladığımız, hem kendimizi hem de dış dünyayı kesfettiğimiz, ruhanî anlamda kaçınılmaz geçis yerlerinden biri. Bir hayattan farklı olan bir diğerine geçis yani..

 

Başka hiçbir şehire benzemeyen bu şehir, gizli kalmış ve iyi tanınmamış, ama doğmayı ve büyümeyi bekleyen yetenekleri vücudumuz üzerinde doğudan doğruya etki yapan bu ışık sayesinde ortaya koyma gibi bir özelliğe mi sahip acaba ? Işte Istanbul’un tüm büyü ve gizemi burada...

 

Beyoğlu Belediyesinin önerisi neticesinde, Jean-Marc Arakelian fotoğraf sergisi "İSTANBUL'U FOTOĞRAFLAMAK : YENİ BİR PERSPEKTİF" İstiklal Caddesin'deki belediyenin galerisinde cumartesi 25 hazıran 2011'e kadar devam ediyor.

 

 

Sergiyi ziyaret edemezsiniz, bu diaporamayla fotoğraflar hakkında fikir edinebilirsiniz.

 

Başka resimler burada.

 

 

Beyoğlu Belediyesi Sanat galerisi

217, İstiklal Caddesi - Beyoğlu/Istanbul

Açılış saatleri : pazartesi gününden cumartesi günü'ne kadar 9.00 - 19.00 arası


Partager cet article
Repost0
20 juin 2011 1 20 /06 /juin /2011 05:50


Beyoğlu Belediyesinin önerisi neticesinde, Jean-Marc Arakelian fotoğraf sergisi "İSTANBUL'U FOTOĞRAFLAMAK : YENİ BİR PERSPEKTİF" İstiklal Caddesin'deki belediyenin galerisinde cumartesi 25 hazıran 2011'e kadar devam ediyor.

 

  IMG 5183 copy

 

Bu sergi Beyoğlundaki 2. Kültürler Arası Sanat Diyaloğları'nın bir ektinliğidir.

 

  KSD-Fransa-Jean-Arakelian-Foto-raf-Sergisi-E-davetiye-copy.jpg


Fotoğraf sanatının yeni bir tekniğini kullanarak Jean-Marc Arkelian,   Sony Ericsson cep telefonu sayesinde fotoğraf sanatına yeni bakış açıları ve canlılık getiriyor.

 

  DSC04980 copy

                     Lale festivalı Istanbul 2011 Jean-Marc Arakelian gözleriyle

 

  DSC00931 copy

                      Boğazın çok özel bir görüntü Jean-Marc Arakelian ile


Fotoğraf sanatına olan bu yaklaşım, İstanbul Lâle Festivali'nden, Bosfor'dan, şehrin mimarisinden, günlük hayatın her alanından ve Hindistan'da aynı teknikle çekilmiş resimlerden  yeni bir vizyon sergiliyor.

 

  IMG 5190 copy

                         İstiklal Caddesi'nde Jean-Marc Arakelian sergisi


Sonuç itibariyle fotoğraflar, resim sanatında gözlemlenebilen gerçeküstü veya ekspresyonist bir boyut içinde karşımıza çıkıyor.


Sergiyi ziyaret edemezsiniz, bu diaporamayla fotoğraflar hakkında fikir edinebilirsiniz.


 

Beyoğlu Belediyesi Sanat galerisi

217, İstiklal Caddesi - Beyoğlu/Istanbul

Açılış saatleri : pazartesi gününden cumartesi günü'ne kadar 9.00 - 19.00 arası

 


Partager cet article
Repost0
9 mars 2011 3 09 /03 /mars /2011 10:43

 

 

İstanbul’da ikinci kez düzenlenen yeni Tatavla-Baklahorani Karnavalının güzel geçmesi için bütün Tanrıların lütuflarını bahşettiklerine inanabilirsiniz.

 

  IMG 7535 copy

                                  Onlar Tatavla - Baklahorani karnavalı için hazırdır !

 

Gerçekten, gerek geçit töreninin gerek salonda yapılan kutlamaların yağmur ve kar nedeniyle sekteye uğramaması için gökyüzü birkaç saat beklemeye lütfetti.

 

  IMG 7505 copy

                           Tatavla - Baklahorani karnavalı korteji Kurtuluş sokaklarında


Saat 20.00’yi biraz geçe, sempatik bir kortej müzik eşliğinde eski adı Tatavla olan Kurtuluş’un değişik sokaklarını dolaşmak üzere komşu mahalle Feriköy’de belirlenmiş buluşma noktasından hareket etti. 

 

  IMG 7468 copy

                                                   Müzik eşliğinde

 

                   IMG 7520 copy

                   Bu genç bayan tam Defdera günü - tertemiz pazartesi - anlaşılır


Şarkılar ve danslar geçit törenine ritm katarak mahalle sakinlerini pencerelere ve esnafı da dükkanlarının önüne çıkarıyordu.

 

  IMG 7472 copy

 

  IMG 7486 copy

                                         Eskiden ki gibi Tatavla'da...

 

   IMG 7515 copy

                           Katılan leylek belki benim memleketten geldi...


Yaklaşık 400 kişilik katılımcı topluluğu, ki bu geçen yıla göre iki kat fazla idi, yürüyüşün ardından Kurtuluş Spor Klübü’nün küçük salonunu doldurdular.


Ayakta veya oturarak mideler doyurulduktan sonra şenlik daha da güzel devam etti. 

 

  IMG 7655 copy

                     Çok güzel bir ambyans oldu Tatavla - Baklahorani şenlikte

 

                  IMG 7589 copy


Sabahın 2’sine kadar, “Café Aman Istanbul”, “Tatavla Keyfi”, “Cümbüş Cemaati” ve “Istinpolin” adlı gruplar ardı ardına sahneye çıktılar.

 

  IMG 7623 copy

                                           Cafe Aman İstanbul grubu...

 

  IMG 7728 copy

                                    ... ve Tatavla keyfi grubu


Fener Rum Lisesi’nin dans grubu da bir gösteri gerçekleştirdi ve hareketlilik DJ Ali Doyan ile devam etti.

 

               IMG 7596 copy

 

19. yüzyıldan kalma olup geçen yıl tamir edilerek yeniden işlemeye başlayan bir laterna da şenliğin bir parçasını oluşturuyordu.


Aynı şekilde, üzerine sarılı farklı renklerde şeritlerin birer ucundan tutan dansçıların etrafında döndükleri bir direk olan harika bir gaytanaki de vardı.

 

  IMG 7761 copy

                                                 Gaytanaki dansı


Salondan girişe kadar, davetliler şarkı söylüyor, el çırpıyor, fasıl ve rembetiko havaları eşliğinde birbirleriyle yarışırcasına dans ediyorlardı.

 

  IMG 7788 copy

                                                       Barın önünde...

 

                 IMG 7712 copy

                                       ... ve masaların arasında


Bu etkinliğin başlıca organizatörlerinden biri olan Hüseyin Irmak gülümseyebilir çünkü 68 yıl aradan sonra ikinci kez düzenlenen Tatavla Karnavalı başarılı bir şekilde geçti. 

 

                 IMG 7584 copy

                                    Tatavla Baklahorani karnavalı'na şerefe !!!


Gelecek yılki şenliği beklerken geride kalan akşamı yaşamak veya hatırlamak için   bu müzikli diaporamayı izleyebilirsiniz.

 

Tatavla Baklahorani karnavalı yaşasın !

 


                

Partager cet article
Repost0
4 mars 2011 5 04 /03 /mars /2011 15:31


 

Eskiden, Tatavla Taksim’in güney-batısında olan bir mahallenin ismiydi ve orda çoğu rum topluluğu yaşamış. 1929 yılında semti yakıp yıkan yangından sonra, ismi Kurtuluş oldu.


O zaman'a kadar her sene yaklaşık 500 senedir olan bir karnaval vardı. Onun tarihi, paskalye takvime göre yıldan yıla değişiyor.

 

  Tatavla Karnavalından copy

                  Tatavla katınlanları 1900 yıllarında - Hüseyin Irmak'tan verilen kart postal


Eski Yunan zamanında, Dyonisos ve Poseidon şenlikleri vardı, karnavalın öncüleriydi. Daha sonra, Rumlar, genelde ortodoks, Apokrias kutlamış, karnaval sözcüğünün Rumcası - anlamıysa “etten arınmak”. Apokrias günü, bir önceki gün Hıristiyan kültüründe paskalya öncesi 40 gün tutulan oruçta et ve hayvansal ürünler yenmemesine gönderme yapıyor.


Kathara Deftera günü - "tertemiz pazartesi" rumca - son karnaval olan günü, bayanlar evleri temizliyor, pencere siliyorlar.


Apokrias karnavalı, Tatavla'da şubat’ın son ya da mart ayın başı pazartesi günü yapılıyordu. Maskeli ve köstümlü olarak müzikle yürüyüş oldu. Bayanlar, dekolteli ve şortludur, bazı katılanlar atların üstünde tören yapıyor ve bol bol içki içilir 3 gün boyunca.

 

                 Apokria Karnavalından copy

                     Apokrias karnavalı 1930 senelerde - Ömer Küley 'den verilen foto


Değişik semtler bu şenliğe katılıyor. Özellikle Pera, Yeşilköy, Arnavutköy ve Kemerburgaz’dan gelen gruplar her sene seçilen konuya göre kostüm ve koreografi hazırlıyorlar.


Defile günü, nerden gelindiğine göre toplanma yerleri belirleniyor. Aksaray tarafından gelenler, Unkapanı köprüsünü geçiyorlar, Samatya’dan gelenler, Galata köprüsünü. Pera’da toplanıp Tarlabaşın’dan ve Dolapdere’den geçerek Kurtuluş’a ulaşıyorlar, son durak. Arnavutköy’den, Kemerburgaz’dan ve Yeşilkoy’den gelen gruplar, Şişli tarafından gelip Pangaltı’da buluşuyor, müzik eşliğinde, ana caddelerden Kurtuluş’un göbeğinde bulunan Kır Gazinosuna kadar defile yapıyorlar. Müzik grupları daha sonra o civarda değişik yerlerde çalacaklar.


Eskiden, Kurtuluş’ta çok sayıda bostanlar ve yeşil alanlar vardı. Orada insanlar ve karnavala katılanlar buluşuyordu ve defilenin sonunda eğleniyordu.

 

       Karnaval yürüyüşünden copy

              Kurtuluş'ta karnaval yürüyüş 1930 yıllarında - Ömer Küley 'den verilen foto


Osmanlı İmparatorluğu zamanında ve daha sonra Cumhuriyet’in ilk yıllarında, rum toplumu Tatavla Karnavalının başlangıcı olsa bile, Müslümanlar, Ermeniler ve Yahudiler şenliklere katılıyorlar. Dini nitelikle ilgilisi olmayan sadece eğlenmek ve defile katılmak veya gazinoda karnavalcılar ile müzik dinlemek için, bir iki kadeh içmek, dans etmek icin geliyorlar.


Tatavla karnavalı 1941 yılına Türk devleti tarafından yasaklanmasına kadar devam etti.


1943 ile 2009 yılları arası, Apokriá   sadece şehrin küçük Rum topluluğu tarafından Beyoğlu veya Moda’da, kapalı çevrede, kutlanıyordu.


Bu son seneler, bir kaç rum kökenli vatandaş şehrin meyhanelerinde buluşup Tatavla karnavalı canlandırmanın yollarını arıyorlar.

 

  IMG 4590 copy

           Karnaval topluluk Pera'da 1930 yıllarında - "Beyoğlu 1930" kitaptan foto


2009 yılında, ilk karnaval yapılıyor, hala kapalı çevrede. 70-80 kişilik kostümlü grup Kurtuluş’ta Madame Despina’nın meyhanesinde buluşuyor.


Karnavalı tekrar yaşatmak arzusu günden güne yükseliyor ve 2010 yılında, Feriköy, Pangaltı ve Kurtuluş caddeleri, son defileden yaklaşık 60 sene sonra, tekrar karnaval kutlayanları görüyor.


Her yerden gelen yaklaşık 200 kostümlü kişi, ama eskiden yaşanan sevinci tekrar yaşatma arzusu içinde toplanan, sokaklarda müzik eşliğinde ve dans ederek, ellerinde “Tatavla Baklahorani karnavalı” pankartı açarak yürüyorlar - Baklahorani defilenin yapıldığı günün adı. Gece geç saatlerde semtinde bir salonunda sona eriyor.

 

      L1090099 copy

               2010 Tatavla karnavalının yürüyüşü - Hüseyin Irmak'tan verilen foto


Kaç kişi bu sevimli gelenekten haberdar, suphesiz azdır. Bu miras, Istanbul halkının bir kısmı tarafından bırakılan, şehrin etnik-kültürel mozaiğinde yer buluyor.


İstanbullu Rumlar tarafından bazı kaygılar dile getirildi, yeni bir polemik yaratmaktan çekinerek. Organizatörler bu halik sevdiği gösterinin iyi geçmesi için büyük caba harcıyorlar. Bu gösterinin amacı değişik kökenlerden ve çevrelerden gelen kadın ve erkekleri, başlangıcı asırlara dayanan bir bayram sayesinde eğlenmeye davet etmek.


Bu yazının gerçekleşmesi için verdiği bilgiler ve ayırdığı zaman için Hüseyin Irmak’a çok teşekkür ederim. Kurtuluş’ta büyümüş ve uzun yıllar yaşamış olan Hüseyin Irmak, Tatavla karnavalının yeniden doğuşunda önemli rol oynayan, cok zaman ve enerji harcıyor.


Pazartesi 7 Mart saat 20’de yapılacak olan 2011 yılı kutlamasına başarılar dileriz, şenlik başlasın !

 


Partager cet article
Repost0