İki seneden biraz fazla, Jean-Marc Arakelian, ermeni asılı fransız, İstanbul'un sokaklarında geziyor, yeni perspektifleri bulmak için.
" Bir şeylerin ortaya çikması için, kesinlikle olmam gereken yer İstanbul’dur.. Anne annem İstanbulludur, diğeri ve dedelerim Kahramammaraşlı, kökenlerim burasıdır. O yüzden bence burda özel ve yoğun şeyleri hissediyorum. Ülkenin manzarasında birleştiyorum ve burada kendimi evimde gibi hissediyorum.” Jean-Marc bana açıklıyor.
Jean-Marc Arakelian Fener sokaklarında, İstanbul'da
18 yaşındayken, yolculuk yapmaya başlıyor ama sadece 1999 yılından beri çok özel bir düşünüş tarzı başlıyor, artistik özelliğini arama. Lübnan baslangıç noktası oldu, orda bir sene yaşamıştı.
Ermenistan'dan Ürdün'e, Kudüs'ten Etyopya'ya, Tacikistan'dan Japonya'ya, "geçiş" yolcuğunun teması olan bu yolcu, bakıyor, zenginleşiyor yeni hayat tecrübeleriyle, yolundaki karşılaşmalarla.
Yakın Doğu ve Asya arasında onun araştırmaları biçimleniyor ve Türkiye bugün açıkçası olmasi gereken ülke, ona göre.
Otoportre Hindistan'da
Yaratıcı bir soydan gelen - babası büyük bir mücevherciydi - Jean-Marc Arakelian bir sinema eğitim aldı.
Bir kaç filmin yönetmeni, özelikle deneysel, hem Fransa'da hem de yurtdışında, resime aşık olan, teknik zorlamaları seviyor,yeni resim formları ve köşeleri ve ışık farklı yakalamak arıyor.
İstanbul, Aya Sofya
Bu ışığın önemini anlatıyor : "resmin temeli, ışıktır. Herkes onu farklı boyuyor, fırçayla, müzikle veya fotoğrafla,... Aletim, kameradır. Zaman zaman, onu kulanmadım, ama öyle istedim. Sahneye bakmak istedim, insanları, ışığı ve özellikle Hindistan esas bir ülke oldu benim için, çünkü o ülkede, şehirler hep hareketli, renkli, sahne dekoru sanatı ve ışığı çok şiddetli."
Hindistan sokakları
Hindistan’da “argentique” ile çok fotoğraf çekmiş olsa bile, İstanbul’da yaşadığından beri çektiği fotoğraflar klasik bir makine ile değil fakat cep telefonu ile, basit bir Sony Ericsson, İstanbul’a geldikten 6 ay sonra bir ekim akşamı elinde olan tek resim çekebilen.
O sirada Fener’de, oturduğu semt, beklenmedik bir sahne ile karşılaşıyor : bir kadın merdivenden iniyor ve bir erkek ona yaklaşıyor, iki bağımsız olay, fakat Jean-Marc’ın gözleri bu durumun estetiği dikkatını çekiyor.
Jean-Marc Arakelian'nın cep ile ilk çektiğini resim
Telefonu ile fotoğraf deneyimini devam ediyor ve açıları değistirmeye imkan veren, düzeltme yazılımı kullanmadan yeni perspektifler sağlayan bir tarz keşfediyor.
Cep telefonunu bir fırça gibi kullanıyor, şaşırtıcı sonuçlar elde ediyor, yana kaymalar, biçimi bozulmalar ile Bosfor’u 180 derece tekrar çizmesine, taşları yerinden oynatmasına, sokakta karşılastığı insanların görüntüsünü değistirmesine imkan veriyor.
Boğazının çok özel görüntüler Jean-Marc Arakelian tarafından
Bu olağanüstü fotoğrafları gerçekleştirmesine imkan veren teknik normalın tam tersi. Prensip olarak, bir fotoğrafçi sabit ve makinesi hızlı olur. Onun durumunda, Jean-Marc Arakelian bir fotoğrafçının tam tersini yapıyor.
Tempoyu o verecek, eli ve vücudu çok hızlı hareket edecek, böylelikle cep telefonuna hız verecek. Aslında şimdi günlük olarak bir sinema tekniği kullanıyor, kameraların hareketi.
Jean-Marc Arakelian resim çekerken
Jean-Marc açıklıyor : “Resimleri çekmeden önce görmek gerektiğini farkettim, çünkü bir cep telefonu ile hareket etmek, bir reflex makine gibi hareket etmek gibi değil. Aynı iade ediyorum, fakat ışık gerekiyor. Bu tur fotoğraf çekmek Fransa gibi bir ülkede mümkün değil, ancak çok ışık olan bir ülkede olabilir, İstanbul ve Hindistan’da olduğu gibi."
Simitler diğer formlarla
Fener’de ilk gece çekiminden beri, bu cep telefonu ile 100 000 klişe gerçekleştirmiş Hindistan’da, Iran’da, Fransa’da ama özellikle İstanbul’da. Üçte biri, büyük bir zevk ile sayfalarını çevirdiğiniz, bir olağanüstü resimler kitabı olarak arşivlenmiş.
Çok özel bir dondurma
Resim konusunda, Jean-Marc için İstanbul çok etkili gerçek bir kesif oluşturuyor, hem işığın yoğunluk seviyesi ile, hem her sokak basında çok zengin sahne dekoru ile.
Heybeliada'da Jean-Marc karşılaştığını beş ayaklı bir at...
Onun için, cep telefonuyla resimler çekmek, hem yeni bir tekniği kullanmayı ve kendi siirsel yönüyle yeni bakış açıları kesfetmeyi, hem de sinema sanatını bu şekilde çalışmayı ve geliştirmeyi mümkün kılan bir yöntem.
İstanbul'daki bir çaycı
Halihazırda Jean-Marc Arakelian, asil olarak çekimi Hindistan'da yapılacak ve biri yazımsal olan ve temelini kutsal kitaplardan alan “Tobi'nin Öyküsü”; diğeri de resimsel olan ve 15. yy'da yapılmış bir minyatür olan “Tobi'nin Meleği” adlı iki kaynak yardımıyla İpek Yolu'nun yeni güzergâhını konu edinen bir film hazırlığı içinde.
Üç yil önce Jean-Marc Arakelian, Tacikistan'da düzenlenen uluslararası bir fotoğraf yarışmasına tamamiyle tesadüfen katılıp, bu yarışmada birincilik ödülünü aldı.
Geçen şubat ayında "Picturing Istanbul from a new perspective" adlı bir yazının Hürriyet Gazetesi'nin Daily News ekinde yayınlanmasının ardından, Beyoğlu belediyesi'ne bir sergi düzenleme talebiyle başvurdu.
Rom kemancı Balat sokakların'da - İstanbul
Belediyenin düzenlediği ve dört kita üzerinden 17 ülke ve 33 şehir katıldığı 2. Kültürlerarası Diyaloglar Festivalı için sanatçıların seçimi iste bu dönemde yapıldı.
Ardından, Jean-Marc'a Galata Meydanı'nda, dünyanın dört bir yanından ziyaretçileri olan o müstesna Cenova kulesi'nin hemen yanında, kozmopolit şehrin orta göbeğinde seçkin bir yer verildi.
25 Haziran 2011'e kadar sürecek Jean-Marc Arakelian fotograf sergisi, sanatçınin bu anlamda ilk sergisi. Fotoğrafların çoğunlugu İstanbul'da ve özellikle bu yılki Lâle Festivali'nde , bir kismi da, Hindistan'da çekilmiş.
Jean-Marc Arakelian Galata meydanı'nda
Atalarının topraklarına geldiğinden beri, ermeni kökenli olusu hiçbir sorun yaratmadı bügüne kadar. Hatta aksine, Arakelian'a göre avantajları bile oldu. Adının kökeni hususunda bir soru yöneltildiğinde,
Beyoğlu Belediye'sinde “Türkiye'ye Hoşgeldiniz” cümlesiyle karşılanmış. Belediye'nin ona sunduğu bu armağanı Jean-Marc, bir çesit “Welcome” yani gerçek ve içten bir karşılama simgesi olarak benimsemiş.
Jean-Marc Arakelian'ın yillardan beri katettiği yolculuklar ; Hintli cüzzamlılar, Sri Lankalı sakat çocuklar, Japonya'daki ağır engelli yetişkinlerle yaşadığı insanı deneyimleri yanında, ayrica estetik, ruhanî ve ses alanlarında edinmiş olduğu tüm deneyimler ; gördüğün, duyduğu, dinlediği, dokunduğu ve yuttuğu herşey, burada, İstanbul ışığında ortaya çıkıyor ve yayılıyor.
Boğaz kenarlarında bir gelin
Jean-Marc’ın fotoğraflarını tanımlamak, terazinin gizemini çözmek, akıcı ve durağan olani aynı görüntü üzerinde karıştırmak, bir dengeyi yeniden icat etmek, günlük hayatın her sahnesinde ve anıtlarında farklı bir uyum yaratmak ve İstanbul’un görülmezliğini görülür kılmak gibi bir şey.
Farklı bir şekilde “görmek”, bu fotoğraf sanatçısının, elinde fırça yerine cep telefonu taşıyan bu ekpresyonist ressamın bizlere sunduğu davetiyenin ana hedefi.
2011 Lâle Festival İstanbul'da Jean-Marc Arakelian tarafından
İpek Yolu’nun yeni güzergâhı hakkındaki film projesi hariçinde, Jean-Marc Türkiye’de, stüdyolarda değil de doğal dekorlar içinde - ister geceleyin yolda, isterse de kervansaraylardaki gibi fotoğrafçı ile çalisan insan modelinin birbiriyle karıştığı improvize sahnelerde - simâ çalisması yapmayı umut ediyor.
Konu olarak islediği ülkelerden bazıları Hindistan, Japonya, Israil ya da Iran gibi diğerlerine daha farklı bir önem arzetmiş olsa bile, Türkiye Jean-Marc için basıt bir aşama olmaktan öte. Bir görüntü şehri olan Istanbul’u, dönen bir diske benzettiği gerçek ve doğal anlamdaki Doğu çoğrafyasına devam etmeden evvel, Doğu ve Batı arasındaki bir menzile benzetmekte.
Jean-Marc Arakelian Fener'in özel merdivenin önünde
Ona göre İstanbul, oturup geçmişi gözlediğimiz, kendi kendimizi sorguladıgımız, su içtiğimiz, güç topladığımız, hem kendimizi hem de dış dünyayı kesfettiğimiz, ruhanî anlamda kaçınılmaz geçis yerlerinden biri. Bir hayattan farklı olan bir diğerine geçis yani..
Başka hiçbir şehire benzemeyen bu şehir, gizli kalmış ve iyi tanınmamış, ama doğmayı ve büyümeyi bekleyen yetenekleri vücudumuz üzerinde doğudan doğruya etki yapan bu ışık sayesinde ortaya koyma gibi bir özelliğe mi sahip acaba ? Işte Istanbul’un tüm büyü ve gizemi burada...
Beyoğlu Belediyesinin önerisi neticesinde, Jean-Marc Arakelian fotoğraf sergisi "İSTANBUL'U FOTOĞRAFLAMAK : YENİ BİR PERSPEKTİF" İstiklal Caddesin'deki belediyenin galerisinde cumartesi 25 hazıran 2011'e kadar devam ediyor.
Sergiyi ziyaret edemezsiniz, bu diaporamayla fotoğraflar hakkında fikir edinebilirsiniz.
Başka resimler burada.
Beyoğlu Belediyesi Sanat galerisi
217, İstiklal Caddesi - Beyoğlu/Istanbul
Açılış saatleri : pazartesi gününden cumartesi günü'ne kadar 9.00 - 19.00 arası