Bir kaç haftadır, muhteşem bir bale oluyor her akşam, alacakaranlıktan önce, Beşiktaş mahallesinde, İstanbul'da.

Gök binlerce sığırcıkla doluyor. Bale yapar gibi, önce sakince, bir alıştırma zamanı gereklimiş sanki. Yavaş yavaş, akşam ezanı bitince, daha hızlı bir tempo başliyor ve figürleri daha sanatsal bir hal aliyor.

Yayalara şaşırtıcı bir gösteri sunuyorlar, hızlı ve sihirli bir şekilde !

         Doğanın bizlere sunmuş olduğu en güzel manzaralardan biridir bu binlerce

Bu küçük kuş ılımlı ülkelerde yaşıyor. Kışın, sığırcık - sturnus vulgaris - topluluk olarak, akşamları göze çarpan şekilde yer değiştirir gök yüzünde. Bazen, aynı anda geçen bir martı yada bir uçak davetsiz bir misafir gibi görünür gök yüzünde.

Hava karardığı zaman, kuş sürüleri çok gürültü ile civardaki ağaçlara gelirler. Konser de bale kadar şaşırtıyor. Sırayla koristler farklı bir şey söylüyorlar, bazen kısık, bazen karatavuk kuzenı taklit ederek.

Mart ayına kadar, bu göçmen ve bazen yerleşik kuşlardan olusan sürü, gruplar halinde dağılacak ve güzel günler için sığınak arıyacaklar.

Sonbaharda, yeniden gruplar oluşacak ve yazı geçirdikleri bölgelere göre, kişi geçirmek için ıklımı daha ılıman olan yerlere, mesela Maghreb ülkeleri veya Türkiye.

                                İstanbul, Beşiktaş semalarında sığırcık balesi

Bu kuşlar şehrin göbeğinde, meydanlarda olan parklardaki ağacları seçiyorlar mesken olarak, insan varlığından hiç bir şekilde rahatsız olmadan, tam tersine. Gerçekten, sığırcık çok az titiz ve yolunu üstünde bulunanı kirletmekten çekinmiyor.

                     Sığırcık sürüleri çok gürültü ile civardaki ağaçlara gelirler

Ne olursa olsun, doğanın bizlere sunmuş olduğu en güzel manzaralardan biridir bu binlerce kuçuk kuşun akşam koğuslarına dönerken vermiş olduğu bale. Bu diaporama bu gösterinin büyüsü hakkında daha kesin bilgi verir.

                 Sevgililer günü için sığırcıklar çok güzel bir kalp çizmişler

Dizginsiz bir artist gibi, durmadan sığırcıklar geçici sahneler sunuyorlar, çok kısa süre içinde motifler oluşturup bozuyorlar, bazen inanılmaz incelikle, bazen daha kalın çizgilerle.

                                 Her akşam yeni bir bale oluyor

Bir anda yapılan figürler tekrar tekrar yenileniyor, şaşırtıcı, muhtesem, gözler için bir zevk.

Bir çok video Dailymotion’da mevcut, natistanbul’da. 

17 aralık 2010 tarihinde, Mevlâna’nın düşüncelerine sadık ınsanlar bir araya geldi, hem Konya’da, hem Istanbul’da, hem dünyanın başka yerlerinde, 1273 yılında ölen gelmiş geçmiş en büyük mistiğin 737. ölüm yıl dönümümü anmak için.

Bu gecede düzenlenen semaların arasında, en özeli bence Eyüp’te Ümmi Sinan tekkesinde gerçeklesti. Geçmişte bu mahallede çok sayıda derviş dergahları vardı.

İlk defa bu yer ile tanışıyordum, sıra dışı ambiyans bulunuyordu. Bu zengin ve ilginç hikaye kesinlikle yakın bir zamanda bir röportajı hak ediyor.

Onlarca ayrıcalıklı taburelerde ve kalın minderlerde sheikh Nail Kesova tarafından çok özel bağlılık olan semahanede karşılandı.

Bu tekkede 30 eylül 1994 tarihinde Dr H.C. Celalettin Çelebinin Mevlânanın 21.torunu tarafindan atanmasindan sonra ilk semayi gerçekleştirdi.

Bu akşam’da Nail dede davetlilere ;  herkese, hayvan veya insan (yaratık), herhangi din ve soydan olursa olsun, Rumi’nin felsefesini, tolerans ve hoşgörülü ruhunu hatırlatıyor.

Ayrıca bu geceye, Istanbul’dan biri Fransız, biri Meksika'li, biri Güney Kore'li üç Fransisken rahip de katıldı… Ve tekkedeki birkaç kedi arasından bir kedi, bir süre için semahaneye girip semazenlerin postlarının üstüne yayıldı.

Gelecekte detaylı bir röportaj yayınlamak enteresan olur, tüm törenin nasıl geliştiğini anlatmak için, bütün çıkan gücü ve anlamı daha iyi anlamak için.

Ama şimdi, bırakın resimler sizi bir yerlere götürsün, sufi duaların ezgisine eslik eden diğer çalgılar arasında ney ve kanun’u hayal edin. Yaptığımı video da izleyin.

Kendi etrafında dönen semasenlerin beyaz tennuerelerinin hareketinin yarattiığı esintiyi hissedin.

Ortak cosku ve tutku dolu bu törenin sonunda, Nail dede tüm katılanlara asure dağıtılacağını bildirmeden önce semalar hakkında açiklik getiriyor.

Bu nefis tatlı genellikle Muharrem ayının 10 uncu günü, aynı zamanda aşure günüde deniliyor,  ikram ediliyor ve bir gün önceydi.

Tatlı ve ruhsallıkla beslendikten sonra, herkes başka gecelere benzemeyen bir gecenin hatırasi ile ayrıldı.

Bu yaziyi Mevlana’ya cok yakin olan ve onun yanina giden Michel’in anisina ithaf ediyorum.