28-29 Ağustos 2016, İstanbul
“Daha Huzurlu Bir Dünya İçin Manevi Yaklaşım” Uluslararası Sempozyumu
Merkezi Hollanda'da bulunan Evrensel Sufi Konseyi ve Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından organize edilen; “Daha Huzurlu Bir Dünya İçin Manevi Yaklaşım” Uluslararası Sempozyumu, İstanbul Beykoz'da, 28-29 Ağustos 2016 tarihlerinde gerçekleştirildi.
Sempozyum için masanın etrafında Fransa, Hollanda, Almanya, Türkiye, Cezayir, Fas, Pakistan, Meksika, Hindistan, ABD, Morityus, Suudi Arabistan ve Sri Lanka gibi ülkelerden ve Müslüman, Hristiyan-Katolik, Musevi, Musevi-Ortodoks, Budist olmak üzere değişik inançlardan on dokuz kişi beraber çalışmak üzere yer aldı.
Sempozyumun açılışı, Evrensel Sufi Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi olan ve programın ev sahipliğini yapan, Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Sayın H. Nur Artıran ile Hollanda’da Maliye Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı ve IMF Genel Müdürlüğü gibi önemli görevler yapmış olan Evrensel Sufi Konseyi Başkanı Dr. Murshid H. J. Karimbakhsh Witteveen tarafından yapıldı.
Açılış konuşmalarından sonra ilk olarak, Hollanda'dan gelen yazar ve Zen öğretmeni Brigitte Van Baren söz aldı. Evrensel ve ruhsal birlik temalı şiirler paylaştı ve gerçekte tüm insanlar arasında var olan derin bağdan bahsetti. Bu ruhsal bağı daha iyi tecrübe edebilmek üzere, tüm konuşmacı ve dinleyicilerin katılımıyla bir nefes egzersizi gerçekleştirdi.
İlk oturumda, ikinci konuşmacı olarak Murshid Karimbakhsh Witteveen, “Her şeye iki farklı bakış açısıyla bakabilmek: Kendinizin ve karşınızdakinin bakış açısıyla” temalı konuşmasını yaptı.
Empati kurmanın, karşımızdaki insanın duygularını, coşkularını ve inançlarını anlayabilmemize katkılarını anlattı. İnsanları anlamanın önemini ve karşımızdakinin bakış açısıyla bakabildiğimizde dünyadaki çoğu problemin üstesinden gelinebileceğini vurguladı.
Beraber daha iyi yaşamak konusunda, Fransa'da gelen Sri Lankalı Budist Rahib Tenzin Gendun yorumlarını arz etti.
Fikir alışverişleri bölümü, (Pir Murshid Hazrat İnayat Khan’ın manevi soyunun bir dalı olan Evrensel Sufizm Kurucusu) Pir Shabda Kahn ile (Mutasavvıf Muiniddin-i Çiştî’nin soyundan gelen ve dünyadaki sufi gelenekleri ve bunların birbirleriyle etkileşimleri konusunda uygulamalı araştırmalar yapan, Çiştî Vakfı’nın kurucu üyesi ve Yöneticisi) Syed Salman Chisty’nin katkılarıyla devam etti.
Daha sonra bağımsız politika danışmanı ve Harlem'de bulunan Sufi-Contact Derneği üyesi Kadir Troelstra ve “Öğrenim ve Bilimsel Araştırmalar için Moulay Abdellah Cherif Vakfı” Başkanı ve Şazeli Tarikatının Fas’taki önde gelen temsilcisi Dr. Abdellah Cherif Ouazzani konuştular.
Sempozyumun birinci gün programı Hollanda'dan gelen psikoterapist Michael Derkse ile devam etti. Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî-i Şerif’inin ilk iki cildini Felemenkçeye çeviren konuşmacı “Daha barışçıl ilişkiler geliştirebilmek için psikolojik bir yaklaşım” başlıklı konuşmasını arz etti.
Psikolojinin temel prensiplerini ve müdahilin yaptığı davranışsal gözlem araştırmalarını esas alan sunumda, şiddeti frenleyerek dingin bir çevre oluşturabilmek konusuna değindi.
İkinci oturum; 11 Haziran 2016 tarihinde İstanbul’da Episkoposlukla kutsanan Monseniör Ruben Tierrablanca ile başladı.
Tierrablanca konuşmasında, Katolik kilisesinin başka dinlerle kardeşlik ve dayanışma aramasına katılımını, Galata Mevlevi Cemaati ile samimi dostluğunu ve özellikle Şeyh Nail Kesova ile yakın ilişkilerini anlattı. Tüm katılanlar ile devam eden yolu ve Hristiyan inancının temellerinden biri olan insan haysiyetini, O’na yürürken Allah’tan gelen kaynağı kabul etme düsturunu paylaştı. “İnsan yalnız yaşamıyor, Allah’tan verilen kardeşleri benzerleri ve kendisi gibi sevmek gerekiyor” cümlesi ile konuşmasını tamamladı.
Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Başkanı, Sayın H. Nur Artıran; “Dinler Arası Çatışmalar” başlıklı bir konuşma yaptı. Yüce Yaratıcı’nın hepimiz için bir olduğunu belirterek, şu noktaları vurguladı:
“Hz. Peygamberimiz, bütün insanlık âlemi için şöyle der: ‘Dünyadaki bütün insanlar bir ağaca benzer.’ Ağacın yaprağı çiçeğine benzemez, çiçek meyveye benzemez, meyve ağacın köküne benzemez. Kök, dallara budaklara benzemez; hele bir meyve ağacının çekirdeği ağaca hiç benzemez. Ama bu birbirine benzemeyen zıtlıklar bir araya gelince ağaç meydana gelir.
Çeşitlilik, Allah'ın kullarına lütfudur, en büyük ikramıdır. Din, çeşitliliği kabul etmektir... Ama biz ‘din, din, din’ diye diye, gerçek din sahibini unuttuk. Din bir araçtır, amaç değildir. Amacımız, gayemiz de bir bütünün parçaları olduğumuzun farkında olarak insana yakışır şekilde birlik içinde yaşamaktır.
Dünya tıpkı bir insanın vücuduna benzer. İnsan, bağırsaklarım pislik taşıyor diye, bağırsaklarını koparıp atarsa; en kıymetli organı olan gözleri görmez olur. Aynı şekilde bizler de, bir başkası için ‘bu işe yaramaz’ hükmünü veremeyiz. Çünkü vücudun farklı âzâları bir diğerinin acısını mutlaka hissedecektir. Bir insanın küçük parmağı gerçekten küçüktür, ama o parmağı acırsa bütün vücudu bunu hisseder, acı çeker. Dünyanın herhangi bir yerindeki acı bizi mutlaka etkiler. Gerçek bir insan, beni ilgilendirmiyor ve bu olaylar benden uzakta diyerek, bencilce hareket edemez. Bir başkasının acısını tıpkı kendi acısıymış gibi hissetmeyen bir insanın insanlığı noksandır. Bu, sufi büyüklerimizin anlattıkları bir hakikattir.”
H. Nur Artıran’ın bu konuşmasının ardından; Morityus Cumhuriyeti’nden gelen Rafiq Hatteea söz aldı.
1989 yılından beri mânevî bir topluluk olan Hint Okyanusu Cercle Dervişleri Mânevî Başkanı Rafiq Hatteea, dünyada bir arı gibi, çiçek ayırt etmeksizin en güzel balı üretmek için hep birlikte çalışmamız gerektiğini ifade etti.
Sonra, 1975 yılından beri Alawiyya Tarikatının günümüzdeki manevi 46. lideri, 2001 yılında Drancy'da kurulan AISA / Uluslararası Alawiyya Sufi Derneği Başkanı Şeyh Khaled Bentounes konuşmasını yaptı.
Birleşmiş Milletler tarafından tanınan ve özel danışman statüsündeki bu derneğin en önemli istidadı; kadınlara, sosyal gelişime ve çevreye önem verip, manevi ve hümanist mirasa dayanarak, birlikte daha iyi yaşamak için bir topluluğun çıkmasını sağlamak.
Bir diğer konuşmacı, Pakistanlı eğitimci ve bir radyo kanalının yöneticisi Fakhira Najib, tasarladığı ve faaliyete geçirdiği radyofonik interaktif eğitim programı “Genişletilmiş sınıf – öğrenmek için dinlemek” projesinde, çocuklara ve haklarına, eğitimin iyileşmesi ve sürekli barış eylemi hakkında bir video sundu.
Pir Shabada Kahn’ın müziği eşliğinde ilahilerle biten bu günde; karşıdakinin daha iyi anlaması ve kabul etme konusunda farklı müdahaleler, barış mesajı, evrensel birlik ve aktif dinleme kavramları ön plana çıktı.
Sempozyumun ikinci günü - 29 Ağustos Pazartesi: Pir Shabda Kahn’ın müziği ile başladı ve Suudi Arabistanlı şair ve “İslam Bakımından Barış ve Harmoni” kitabının yazarı Ni’mah Nawwab’ın okuduğu şiirlerle devam etti.
Ardından Şeyh Khaled Bentounes “Dinler arası çatışma, hoşgörü eksikliği, körü körüne bağlılık” konusunu açtı ve “Sen ve ben”, “Sen bensin ve ben senim”, “Ne sen ne ben ama O” temalarını farklı kavramlar ile gösterdi. Âdem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve “O” arasında etkileşim gibi, her çağ, her soy ve her dil bütünleniyor.
Konuşmasını resmetmek için, alfabe harflerinden bahsetti, hepsi farklı ama birleştiği zaman bir anlama geliyor ve tek bir Allah'ta birleşme ihtiyacı diyerek konuşmasını bitirdi.
Chisty Sufi Tarikatını yurt dışında çoğu zaman temsil eden Syed Salman Chisty bu sunumu yorumladı.
Ardından eğitimin önemini ve dünyada tarikat çarpışmalarının varlığı, gençliğin ruhlarına enjekte eden politik kaynakları vurgulayan Prof. Dr. Abdellah Cherif Ouazzani söz aldı. Birlikte daha iyi yaşamak ve savaşmamak düzeni ile daha etkin bir eğitim sistemi uygulanması gerektiğini ısrarla vurguladı.
Yeni konuşması için, Mgr Ruben Tierrablanca Vatikan II Ökümenik Konseyi ile başlayan dinler arası diyalog çağından bahsetti. Türkiye'de on yıl yaşayan (link) Papa XXIII Ioannes dünyanın tüm episkoposlarını pencereleri açmaya yeni ve temiz bir hava almak için ve yeni zamanlara meydan okumak için çağırdı. 50 sene önce yayınlanan “Nostra Aetate” belgesinde, Katolik kilisesi birliği, insanlık ve iyiliği halklar arasında ve tüm başka dinlerin kutsal gerçeği kabul etmenin resmi olarak işi olduğunu bildirdi.
Sonra İstanbul Episkoposu, Aziz Francesco’nun memleketi Assisi'de 27 Ekim 1986 tarihinde tüm din adamlarının bir tane evrensel kardeşlik mesajı yayımlamak için yaptığı ve o zamandan beri birkaç kere dünyada farklı yerlerde olan toplantısından bahsetti. 30 seneden beri ilk defa 20 Eylül 2016 tarihinde Assisi'de farklı dinlerin temsilcilerinin toplanması S. Egidio cemaati tarafından organize edilecek.
Kutsal toprağa sahip olmak için 5. Haçlı seferi boyunca, Assisili Francesco Ortadoğu'ya silahsız ama açık bir kalp ile barış bildirmek ve Hristiyan ve Müslümanlar arasında barışçı yan yaşamı için Eylül 1219 yılında Mısır'da Sültan Malil Al Kamil ile buluşmasından sonra çıktı. Assisili Francesco’nun bu görevini geliştirmek niyetiyle, 13 sene önce İstanbul'da Uluslararası bir Fransisken Kardeşliği yaratıldı. Monsenior Tierrablanca’nın Türkiye'de Katolik kilisesinin yaşamı ve kendi adına İstanbul'da verilen sözü evrensel bir umut ve kardeşliğin araştırma yolculuğudur.
Tübingen Üniversitesi’nde İslam İlahiyatı Merkezi Müdürü ve İslâm Tasavvufu ve Müslüman-Hristiyan ilişkileri konularında değerli çalışmalar yapan Prof. Dr. Erdal Toprakyaran, “Kültürel farklılıklara rağmen Müslüman gençlerin entegrasyonu Batı tarafından nasıl daha cazip ve kolay hale getirebilir” konulu bir sunum yaptı.
Bu konuşma Fransız Ortodoks Haham ve Fransisken ailesinden dinler arası komitesinin ve Parisli “Her Şey Bir” Derneği uluslararası konseyi üyesi Gabriel Hagai tarafından yorumlandı.
28-29 Ağustos 2016’da gerçekleştirilen söz konusu sempozyumdaki tüm konuşmaların sonuçları özetle şöyle ifade edilebilir:
-
Dünyanın dini, insanlığın dini: Yüce Yaratıcı birdir, aziz peygamberler birdir, insanlık birdir, din birdir.
-
Daha huzurlu bir dünya için, biz karşıdakinin düşüncelerini dinlemeye kendi düşüncelerimizin tamamlayıcısıymış gibi muktedir olmamız lazım, zihinlerimizde ve yüreklerimizdeki hapishaneden çıkmayı öğrenmeliyiz.
-
Gerektiği gibi doğru hareket etmezsek, insani sorumluluklarımızı terk etmiş sayılırız. Cesur olmak gerekir ve geleneklerimizin ve miraslarımızın bilgeliğini korumak ve aktarmak için çalışmamız lazım.
-
Genel olarak iki önemli meydan okuma ortaya çıkıyor:
Cehalete karşı çıkmak için çaba sarf edilmelidir. Genel eğitimin ve din eğitimlerinin kalitesini iyileştirmek için, manevi ve dini geleneklerimizin aktarımına kendi topluluklarımızda da dikkat etmemiz lazım.
İkinci olarak ise; özellikle gençlerin psikolojik ve sosyal kırılganlığı konusunda daha dikkatli ve hassas davranmalıyız.
Soldan sağa Sheik Khaled Bentounes, Dr Abdellah Cherif Ouazzani, Brigitte van Baren ve Rafiq Hatteea
Aynı zamanda Dünya Engelliler Vakfı Kurucu Üyesi ve Uluslararası Mevlânâ Vakfı Bilim Kurulu Üyesi olan H. Nur Artıran Hanımefendi, bu iki günlük çalışmanın boşlukta kalmayacağını anlattı. Tüm konuşma ve söyleşilerin video ve ses kayıtları olarak derlendiğini ve yakın zamanda deşifre edilerek somut vesikalara dönüştürüleceğini arz etti.
Sempozyum sonucunda özellikle tüm katılanlar tarafından kabul edilip onaylanan bir ortak bildirim yazılacağını ve iki günlük gayretlerle ifade edilenlerin en iyi şekilde hayata geçirilebilmesi için; Birleşmiş Milletler, Unesco, Papalık makamı, Dalai Lama ve bunlara ilave edilebilecek çeşitli dini kurum ve liderlere resmi bir belge olarak gönderileceğini ifade etti.
İşte deklarasyondaki maddeler için, katılanların somut önerilerinin bir kısmı:
-
Politikacıları davet ederek büyük toplantılar organize etmek,
-
Aşırıcılığı ve onu nasıl karşılayıp daha derin anlamak gerektiği hakkında düşünce grupları yaratmak,
-
Hepimiz birbirimize bağlıyız. Allah ve dünya Birdir ve başkalarının düşüncelerini dinleyerek kendimizi anlamalıyız,
-
Birliği savunmak ve erişmek için acil hareket etmeliyiz, hepimiz yeteneklerimiz ve imkânlarımız ile, mesela okulları ziyaret ederek, dünyada her tarafta birlik gerekliliği konusunda toplantılar organize ederek,
-
Sheik Khaled Bentounes gibi, yıllardır aktif bir şekilde devam etmekte olan proje ve programları amaçlarına daha çabuk ulaştırabilmek ve sıfırdan bir projeye başlayarak zaman ve enerji kaybetmektense aktif hizmet verenlere destek olmak,
-
Nerede hizmet gereklidir bakmak ve onlara cevap vermek,
-
Sufi Mirası korumak için bir uluslararası fon yaratmak,
-
Diğerini tanımak için dinler arası diyalog fırsatı yaratmak,
-
Bir dünya ve Bir aile olduğumuz mesajını paylaşmak için konserler, sergiler vb. organize etmek,
-
Çevrenin, doğanın sahipleri olmadığımızı hatırlatmak, geçmiş nesillerden miras aldık ve gelecek nesillere iyi durumda vermemiz lazım,
-
İnsanlara saygı duymak, huzur ve barış için programlar oluşturmak,
-
Var olan dinler arası konseylerine, inisiyatiflerine katılmak,
-
Öğretim, sağlık ve ekoloji için bir dünya evi inşa etmek (plan ve konsept var ama bugüne kadar henüz gerçekleşmemiş),
-
Gençliğin geleceğini bugün hazırlamak, özelikle bir belge ve “beraber yaşamak” hakkında bir mesaj ile değerlere ve geleneklere saygı duyarak, ortak noktalarımızı bir insanlık belgesi halinde tüm gençlere dağıtmak.
Evrensel Sufi Konseyi mali işlerinden sorumlu olan ve emekliliğinin ardından sufizme ilgi duymuş ve 2003 yılından beri Uluslararası Sufi Hareketi'nde olan Zebunnissa Voestermans sempozyumun tamamlandığını bildiren cümlelerle tüm katılımcılara teşekkür etti.
Farklı inanç ve kültürlerden çok sayıda manevi lider, bilim adamı ve akademisyen bu iki günde “Daha huzurlu bir dünya için ne yapabiliriz?” sorusuna çeşitli cevaplar ürettiler. Kardeşlik, dostluk ve sevgi ile geçirilen bu özel toplantının tüm dünya barışı, huzur ve esenliği için gerçek ve kalıcı bir adım olmasını diliyoruz.
Burası tıklayarak, fransızca versiyonu okuyabilirsiniz.