Overblog
Suivre ce blog Administration + Créer mon blog
16 septembre 2016 5 16 /09 /septembre /2016 10:24

 

28-29 Ağustos 2016, İstanbul

Daha Huzurlu Bir Dünya İçin Manevi Yaklaşım” Uluslararası Sempozyumu

 

 

Merkezi Hollanda'da bulunan Evrensel Sufi Konseyi ve Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından organize edilen; “Daha Huzurlu Bir Dünya İçin Manevi Yaklaşım” Uluslararası Sempozyumu, İstanbul Beykoz'da, 28-29 Ağustos 2016 tarihlerinde gerçekleştirildi.

 

Sempozyum için masanın etrafında Fransa, Hollanda, Almanya, Türkiye, Cezayir, Fas, Pakistan, Meksika, Hindistan, ABD, Morityus, Suudi Arabistan ve Sri Lanka gibi ülkelerden ve Müslüman, Hristiyan-Katolik, Musevi, Musevi-Ortodoks, Budist olmak üzere değişik inançlardan on dokuz kişi beraber çalışmak üzere yer aldı.

28 ve 29 Ağustos 2016 tarihinde İstanbul'da organize edilen Evrensel Sufi Konseyi Katılanlar

28 ve 29 Ağustos 2016 tarihinde İstanbul'da organize edilen Evrensel Sufi Konseyi Katılanlar

Sempozyumun açılışı, Evrensel Sufi Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi olan ve programın ev sahipliğini yapan, Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Sayın H. Nur Artıran ile Hollanda’da Maliye Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı ve IMF Genel Müdürlüğü gibi önemli görevler yapmış olan Evrensel Sufi Konseyi Başkanı Dr. Murshid H. J. Karimbakhsh Witteveen tarafından yapıldı.

 

Açılış konuşmalarından sonra ilk olarak, Hollanda'dan gelen yazar ve Zen öğretmeni Brigitte Van Baren söz aldı. Evrensel ve ruhsal birlik temalı şiirler paylaştı ve gerçekte tüm insanlar arasında var olan derin bağdan bahsetti. Bu ruhsal bağı daha iyi tecrübe edebilmek üzere, tüm konuşmacı ve dinleyicilerin katılımıyla bir nefes egzersizi gerçekleştirdi.

Brigitte van Baren

Brigitte van Baren

İlk oturumda, ikinci konuşmacı olarak Murshid Karimbakhsh Witteveen, “Her şeye iki farklı bakış açısıyla bakabilmek: Kendinizin ve karşınızdakinin bakış açısıyla” temalı konuşmasını yaptı.

 

Empati kurmanın, karşımızdaki insanın duygularını, coşkularını ve inançlarını anlayabilmemize katkılarını anlattı. İnsanları anlamanın önemini ve karşımızdakinin bakış açısıyla bakabildiğimizde dünyadaki çoğu problemin üstesinden gelinebileceğini vurguladı.

Dr H.J. Karimbakhsh Witteveen

Dr H.J. Karimbakhsh Witteveen

Beraber daha iyi yaşamak konusunda, Fransa'da gelen Sri Lankalı Budist Rahib Tenzin Gendun yorumlarını arz etti.

 

Fikir alışverişleri bölümü, (Pir Murshid Hazrat İnayat Khan’ın manevi soyunun bir dalı olan Evrensel Sufizm Kurucusu) Pir Shabda Kahn ile (Mutasavvıf Muiniddin-i Çiştî’nin soyundan gelen ve dünyadaki sufi gelenekleri ve bunların birbirleriyle etkileşimleri konusunda uygulamalı araştırmalar yapan, Çiştî Vakfı’nın kurucu üyesi ve Yöneticisi) Syed Salman Chisty’nin katkılarıyla devam etti.

Budist rahibi Tenzin Gendun

Budist rahibi Tenzin Gendun

Pir Shabda Kahn

Pir Shabda Kahn

Syed Salman Chishty

Syed Salman Chishty

Daha sonra bağımsız politika danışmanı ve Harlem'de bulunan Sufi-Contact Derneği üyesi Kadir Troelstra ve “Öğrenim ve Bilimsel Araştırmalar için Moulay Abdellah Cherif Vakfı” Başkanı ve Şazeli Tarikatının Fas’taki önde gelen temsilcisi Dr. Abdellah Cherif Ouazzani konuştular.

Kadir Troelstra

Kadir Troelstra

Dr Abdellah Cherif Ouazzani

Dr Abdellah Cherif Ouazzani

Sempozyumun birinci gün programı Hollanda'dan gelen psikoterapist Michael Derkse ile devam etti. Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî-i Şerif’inin ilk iki cildini Felemenkçeye çeviren konuşmacı “Daha barışçıl ilişkiler geliştirebilmek için psikolojik bir yaklaşım” başlıklı konuşmasını arz etti.

 

Psikolojinin temel prensiplerini ve müdahilin yaptığı davranışsal gözlem araştırmalarını esas alan sunumda, şiddeti frenleyerek dingin bir çevre oluşturabilmek konusuna değindi.

Michael Derkse

Michael Derkse

Bu konuşma hakkındaki yorumlar Amerikalı Haham, San Francisco merkezli Or Shalom Musevi Cemaatinin Kurucusu ve 2002 yılında Musevi Yenilenme İçin Hahamlar Birliği’nin (OHALAH) ilk kadın Başkanı olan Pamela Frydman tarafından yapıldı.

 

Amerikalı bayan haham Pamela Frydman

Amerikalı bayan haham Pamela Frydman

İkinci oturum; 11 Haziran 2016 tarihinde İstanbul’da Episkoposlukla kutsanan Monseniör Ruben Tierrablanca ile başladı.

 

Tierrablanca konuşmasında, Katolik kilisesinin başka dinlerle kardeşlik ve dayanışma aramasına katılımını, Galata Mevlevi Cemaati ile samimi dostluğunu ve özellikle Şeyh Nail Kesova ile yakın ilişkilerini anlattı. Tüm katılanlar ile devam eden yolu ve Hristiyan inancının temellerinden biri olan insan haysiyetini, O’na yürürken Allah’tan gelen kaynağı kabul etme düsturunu paylaştı. “İnsan yalnız yaşamıyor, Allah’tan verilen kardeşleri benzerleri ve kendisi gibi sevmek gerekiyor” cümlesi ile konuşmasını tamamladı.

İstanbul Episkopos Mgr Ruben Tierrablanca

İstanbul Episkopos Mgr Ruben Tierrablanca

Ardından Sheikh Sidi Ahmet Tijaninin dördüncü kuşak torunu ve Fas'ta bulunan “Mouvement Cercle des Souffles”  Başkanı Cherif Cheikh Sidi Brahim El Khalil Tidjani söz aldı.

 

 

Cherif Cheikh Sidi Brahim El Khalil Tidjani

Cherif Cheikh Sidi Brahim El Khalil Tidjani

Şefik Can Uluslararası Mevlânâ Eğitim ve Kültür Başkanı, Sayın H. Nur Artıran; “Dinler Arası Çatışmalar” başlıklı bir konuşma yaptı. Yüce Yaratıcı’nın hepimiz için bir olduğunu belirterek, şu noktaları vurguladı:

 

“Hz. Peygamberimiz, bütün insanlık âlemi için şöyle der: ‘Dünyadaki bütün insanlar bir ağaca benzer.’ Ağacın yaprağı çiçeğine benzemez, çiçek meyveye benzemez, meyve ağacın köküne benzemez. Kök, dallara budaklara benzemez; hele bir meyve ağacının çekirdeği ağaca hiç benzemez. Ama bu birbirine benzemeyen zıtlıklar bir araya gelince ağaç meydana gelir.

 

Çeşitlilik, Allah'ın kullarına lütfudur, en büyük ikramıdır. Din, çeşitliliği kabul etmektir... Ama biz ‘din, din, din’ diye diye, gerçek din sahibini unuttuk. Din bir araçtır, amaç değildir. Amacımız, gayemiz de bir bütünün parçaları olduğumuzun farkında olarak insana yakışır şekilde birlik içinde yaşamaktır.

 

Dünya tıpkı bir insanın vücuduna benzer. İnsan, bağırsaklarım pislik taşıyor diye, bağırsaklarını koparıp atarsa; en kıymetli organı olan gözleri görmez olur. Aynı şekilde bizler de, bir başkası için ‘bu işe yaramaz’ hükmünü veremeyiz. Çünkü vücudun farklı âzâları bir diğerinin acısını mutlaka hissedecektir. Bir insanın küçük parmağı gerçekten küçüktür, ama o parmağı acırsa bütün vücudu bunu hisseder, acı çeker. Dünyanın herhangi bir yerindeki acı bizi mutlaka etkiler. Gerçek bir insan, beni ilgilendirmiyor ve bu olaylar benden uzakta diyerek, bencilce hareket edemez. Bir başkasının acısını tıpkı kendi acısıymış gibi hissetmeyen bir insanın insanlığı noksandır. Bu, sufi büyüklerimizin anlattıkları bir hakikattir.”

H. Nur Artıran

H. Nur Artıran

H. Nur Artıran’ın bu konuşmasının ardından; Morityus Cumhuriyeti’nden gelen Rafiq Hatteea söz aldı.

 

1989 yılından beri mânevî bir topluluk olan Hint Okyanusu Cercle Dervişleri Mânevî Başkanı Rafiq Hatteea, dünyada bir arı gibi, çiçek ayırt etmeksizin en güzel balı üretmek için hep birlikte çalışmamız gerektiğini ifade etti.

Rafiq Hatteea

Rafiq Hatteea

Sonra, 1975 yılından beri Alawiyya Tarikatının günümüzdeki manevi 46. lideri, 2001 yılında Drancy'da kurulan AISA / Uluslararası Alawiyya Sufi Derneği Başkanı Şeyh Khaled Bentounes konuşmasını yaptı.

 

Birleşmiş Milletler tarafından tanınan ve özel danışman statüsündeki bu derneğin en önemli istidadı; kadınlara, sosyal gelişime ve çevreye önem verip, manevi ve hümanist mirasa dayanarak, birlikte daha iyi yaşamak için bir topluluğun çıkmasını sağlamak.


 

Alawiyya sufi tarikatının 46. manevi lideri Sheik Khaled Bentounes

Alawiyya sufi tarikatının 46. manevi lideri Sheik Khaled Bentounes

Bir diğer konuşmacı, Pakistanlı eğitimci ve bir radyo kanalının yöneticisi Fakhira Najib, tasarladığı ve faaliyete geçirdiği radyofonik interaktif eğitim programı “Genişletilmiş sınıf – öğrenmek için dinlemek” projesinde, çocuklara ve haklarına, eğitimin iyileşmesi ve sürekli barış eylemi hakkında bir video sundu.

Fakhira Najib

Fakhira Najib

Pir Shabada Kahn’ın müziği eşliğinde ilahilerle biten bu günde; karşıdakinin daha iyi anlaması ve kabul etme konusunda farklı müdahaleler, barış mesajı, evrensel birlik ve aktif dinleme kavramları ön plana çıktı.

Pir Shabda Kahn

Pir Shabda Kahn

Sempozyumun ikinci günü - 29 Ağustos Pazartesi: Pir Shabda Kahn’ın müziği ile başladı ve Suudi Arabistanlı şair ve “İslam Bakımından Barış ve Harmoni” kitabının yazarı Ni’mah Nawwab’ın okuduğu şiirlerle devam etti.

Ni'mah Nawwad

Ni'mah Nawwad

Ardından Şeyh Khaled Bentounes “Dinler arası çatışma, hoşgörü eksikliği, körü körüne bağlılık” konusunu açtı ve “Sen ve ben”, “Sen bensin ve ben senim”, “Ne sen ne ben ama O” temalarını farklı kavramlar ile gösterdi. Âdem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve “O” arasında etkileşim gibi, her çağ, her soy ve her dil bütünleniyor.

 

Konuşmasını resmetmek için, alfabe harflerinden bahsetti, hepsi farklı ama birleştiği zaman bir anlama geliyor ve tek bir Allah'ta birleşme ihtiyacı diyerek konuşmasını bitirdi.

Sheik Khaled Bentounes
Sheik Khaled Bentounes

Sheik Khaled Bentounes

Chisty Sufi Tarikatını yurt dışında çoğu zaman temsil eden Syed Salman Chisty bu sunumu yorumladı.

 

Ardından eğitimin önemini ve dünyada tarikat çarpışmalarının varlığı, gençliğin ruhlarına enjekte eden politik kaynakları vurgulayan Prof. Dr. Abdellah Cherif Ouazzani söz aldı. Birlikte daha iyi yaşamak ve savaşmamak düzeni ile daha etkin bir eğitim sistemi uygulanması gerektiğini ısrarla vurguladı.

Chishty sufi tarikatının temsilcesi Syed Salman Chishty

Chishty sufi tarikatının temsilcesi Syed Salman Chishty

Prof. Dr Abdellah Cherif Ouazzani

Prof. Dr Abdellah Cherif Ouazzani

Yeni konuşması için, Mgr Ruben Tierrablanca Vatikan II Ökümenik Konseyi ile başlayan dinler arası diyalog çağından bahsetti. Türkiye'de on yıl yaşayan (link) Papa XXIII Ioannes dünyanın tüm episkoposlarını pencereleri açmaya yeni ve temiz bir hava almak için ve yeni zamanlara meydan okumak için çağırdı. 50 sene önce yayınlanan “Nostra Aetate” belgesinde, Katolik kilisesi birliği, insanlık ve iyiliği halklar arasında ve tüm başka dinlerin kutsal gerçeği kabul etmenin resmi olarak işi olduğunu bildirdi.

 

Sonra İstanbul Episkoposu, Aziz Francesco’nun memleketi Assisi'de 27 Ekim 1986 tarihinde tüm din adamlarının bir tane evrensel kardeşlik mesajı yayımlamak için yaptığı ve o zamandan beri birkaç kere dünyada farklı yerlerde olan toplantısından bahsetti. 30 seneden beri ilk defa 20 Eylül 2016 tarihinde Assisi'de farklı dinlerin temsilcilerinin toplanması S. Egidio cemaati tarafından organize edilecek.

 

Kutsal toprağa sahip olmak için 5. Haçlı seferi boyunca, Assisili Francesco Ortadoğu'ya silahsız ama açık bir kalp ile barış bildirmek ve Hristiyan ve Müslümanlar arasında barışçı yan yaşamı için Eylül 1219 yılında Mısır'da Sültan Malil Al Kamil ile buluşmasından sonra çıktı. Assisili Francesco’nun bu görevini geliştirmek niyetiyle, 13 sene önce İstanbul'da Uluslararası bir Fransisken Kardeşliği yaratıldı. Monsenior Tierrablanca’nın Türkiye'de Katolik kilisesinin yaşamı ve kendi adına İstanbul'da verilen sözü evrensel bir umut ve kardeşliğin araştırma yolculuğudur.

 

İstanbul Episkoposu Mgr Ruben Tierrablanca

İstanbul Episkoposu Mgr Ruben Tierrablanca

Tübingen Üniversitesi’nde İslam İlahiyatı Merkezi Müdürü ve İslâm Tasavvufu ve Müslüman-Hristiyan ilişkileri konularında değerli çalışmalar yapan Prof. Dr. Erdal Toprakyaran, “Kültürel farklılıklara rağmen Müslüman gençlerin entegrasyonu Batı tarafından nasıl daha cazip ve kolay hale getirebilir” konulu bir sunum yaptı.

 

Bu konuşma Fransız Ortodoks Haham ve Fransisken ailesinden dinler arası komitesinin ve Parisli “Her Şey Bir” Derneği uluslararası konseyi üyesi Gabriel Hagai tarafından yorumlandı.

Prof. Dr Erdal Toprakyaran

Prof. Dr Erdal Toprakyaran

Fransız ortodoks hahamı Gabriel Hagai

Fransız ortodoks hahamı Gabriel Hagai

28-29 Ağustos 2016’da gerçekleştirilen söz konusu sempozyumdaki tüm konuşmaların sonuçları özetle şöyle ifade edilebilir:

 

  • Dünyanın dini, insanlığın dini: Yüce Yaratıcı birdir, aziz peygamberler birdir, insanlık birdir, din birdir.

  • Daha huzurlu bir dünya için, biz karşıdakinin düşüncelerini dinlemeye kendi düşüncelerimizin tamamlayıcısıymış gibi muktedir olmamız lazım, zihinlerimizde ve yüreklerimizdeki hapishaneden çıkmayı öğrenmeliyiz.

  • Gerektiği gibi doğru hareket etmezsek, insani sorumluluklarımızı terk etmiş sayılırız. Cesur olmak gerekir ve geleneklerimizin ve miraslarımızın bilgeliğini korumak ve aktarmak için çalışmamız lazım.

  • Genel olarak iki önemli meydan okuma ortaya çıkıyor:

Cehalete karşı çıkmak için çaba sarf edilmelidir. Genel eğitimin ve din eğitimlerinin kalitesini iyileştirmek için, manevi ve dini geleneklerimizin aktarımına kendi topluluklarımızda da dikkat etmemiz lazım.

İkinci olarak ise; özellikle gençlerin psikolojik ve sosyal kırılganlığı konusunda daha dikkatli ve hassas davranmalıyız.

 

Soldan sağa Sheik Khaled Bentounes,  Dr Abdellah Cherif Ouazzani, Brigitte van Baren ve Rafiq Hatteea

Soldan sağa Sheik Khaled Bentounes, Dr Abdellah Cherif Ouazzani, Brigitte van Baren ve Rafiq Hatteea

Aynı zamanda Dünya Engelliler Vakfı Kurucu Üyesi ve Uluslararası Mevlânâ Vakfı Bilim Kurulu Üyesi olan H. Nur Artıran Hanımefendi, bu iki günlük çalışmanın boşlukta kalmayacağını anlattı. Tüm konuşma ve söyleşilerin video ve ses kayıtları olarak derlendiğini ve yakın zamanda deşifre edilerek somut vesikalara dönüştürüleceğini arz etti.

 

Sempozyum sonucunda özellikle tüm katılanlar tarafından kabul edilip onaylanan bir ortak bildirim yazılacağını ve iki günlük gayretlerle ifade edilenlerin en iyi şekilde hayata geçirilebilmesi için; Birleşmiş Milletler, Unesco, Papalık makamı, Dalai Lama ve bunlara ilave edilebilecek çeşitli dini kurum ve liderlere resmi bir belge olarak gönderileceğini ifade etti.

 

H. Nur Artıran

H. Nur Artıran

İşte deklarasyondaki maddeler için, katılanların somut önerilerinin bir kısmı:

 

  • Politikacıları davet ederek büyük toplantılar organize etmek,

  • Aşırıcılığı ve onu nasıl karşılayıp daha derin anlamak gerektiği hakkında düşünce grupları yaratmak,

  • Hepimiz birbirimize bağlıyız. Allah ve dünya Birdir ve başkalarının düşüncelerini dinleyerek kendimizi anlamalıyız,

  • Birliği savunmak ve erişmek için acil hareket etmeliyiz, hepimiz yeteneklerimiz ve imkânlarımız ile, mesela okulları ziyaret ederek, dünyada her tarafta birlik gerekliliği konusunda toplantılar organize ederek,

  • Sheik Khaled Bentounes gibi, yıllardır aktif bir şekilde devam etmekte olan proje ve programları amaçlarına daha çabuk ulaştırabilmek ve sıfırdan bir projeye başlayarak zaman ve enerji kaybetmektense aktif hizmet verenlere destek olmak,

  • Nerede hizmet gereklidir bakmak ve onlara cevap vermek,

  • Sufi Mirası korumak için bir uluslararası fon yaratmak,

  • Diğerini tanımak için dinler arası diyalog fırsatı yaratmak,

  • Bir dünya ve Bir aile olduğumuz mesajını paylaşmak için konserler, sergiler vb. organize etmek,

  • Çevrenin, doğanın sahipleri olmadığımızı hatırlatmak, geçmiş nesillerden miras aldık ve gelecek nesillere iyi durumda vermemiz lazım,

  • İnsanlara saygı duymak, huzur ve barış için programlar oluşturmak,

  • Var olan dinler arası konseylerine, inisiyatiflerine katılmak,

  • Öğretim, sağlık ve ekoloji için bir dünya evi inşa etmek (plan ve konsept var ama bugüne kadar henüz gerçekleşmemiş),

  • Gençliğin geleceğini bugün hazırlamak, özelikle bir belge ve “beraber yaşamak” hakkında bir mesaj ile değerlere ve geleneklere saygı duyarak, ortak noktalarımızı bir insanlık belgesi halinde tüm gençlere dağıtmak.

 

Foto kredisi S.E. Uluslararası Şefik Can Vakfı Mevlâna Eğitim ve Kültür

Foto kredisi S.E. Uluslararası Şefik Can Vakfı Mevlâna Eğitim ve Kültür

Yol bulmak için Sufinin sesleri İstanbul'da toplandı

Evrensel Sufi Konseyi mali işlerinden sorumlu olan ve emekliliğinin ardından sufizme ilgi duymuş ve 2003 yılından beri Uluslararası Sufi Hareketi'nde olan Zebunnissa Voestermans sempozyumun tamamlandığını bildiren cümlelerle tüm katılımcılara teşekkür etti.

 

Farklı inanç ve kültürlerden çok sayıda manevi lider, bilim adamı ve akademisyen bu iki günde “Daha huzurlu bir dünya için ne yapabiliriz?” sorusuna çeşitli cevaplar ürettiler. Kardeşlik, dostluk ve sevgi ile geçirilen bu özel toplantının tüm dünya barışı, huzur ve esenliği için gerçek ve kalıcı bir adım olmasını diliyoruz.

 

Burası tıklayarak, fransızca versiyonu okuyabilirsiniz.

Partager cet article
Repost0
11 août 2016 4 11 /08 /août /2016 15:41

 

Aşk”, Elif Şafak'ın kitabını okumayı üçüncü defa bitirdim ; bugüne kadar beni en çok etkileyen bu kitap hakkında vakit kıtlığı ya da belki zamanı olmadığından makale yapmadım...

 

Nereden başlamalı ? Bu aşk ilahisi üzerine o kadar çok söylenecek şeyler var ki !...

Aşk, Elif Şafak'ın kitabı

İki buluşma, birisi halk tarafından bilinen, 31 Ekim 1244 Mevlâna Cellaledin Rumi’nin aynası Şems’i Tebrizi dervişi ile, hayatta sadece bir defa yapılan bir buluşma... ve bir diğeri, çağdaş, Ella, kırk yaşlarında, evli bir aile annesi rahat ve sakin yaşam ile, fazla sakin.

 

Bir yayınevi Aziz tarafından - bir sufi fotoğrafçı - yazılan “Aşk Şeriatı” romanını okumakla görevlendirir bu bayanı ki hem tamamen bilmediği bir felsefe ve bir tolerans dünyası bulacaktır ve de Aşkı... Bu başka buluşma ki yaşamda da tek bir defa rastlanan.

 

İki tutku uyandırıcı kader, çok uzak zamanlar arasında olan...

 

Aşk, Elif Şafak'ın kitabı

Hayat dersleri sayfaları ve bölümlerini birbirini izler, bir tarafta Konya'da ki orada Mevlâna ve Şems sonunda buluşurlar ve göçebe derviş aynaya, aylarca, onun bilgilerini ve bilgelik, acıma, sabır ve ego’nun terkedilişini, hiç kuşkusuz hepimiz için en zor olan şeyi, devreder.

 

Şems'İ Tebrizi 19. kural : Başkalarından saygı,ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.

Elif Şafak, mart 2015 yılında, İstanbul Fransız Kültür Enstitüsünde

Elif Şafak, mart 2015 yılında, İstanbul Fransız Kültür Enstitüsünde

Bu hayat dilimi ve var olan sevilen varlığın kaybı, Mevlâna'yı mistik bir şair, bir aşk yazarı, en büyük bir düşünür ve bilge biri haline dönüştürür...

 

Ella'ya gelince, Aziz ile buluşması, onu öncelikle yazdığı kitabının yaprakları arasında, sonra elektronik iletişimle onunla gerçekten tanışmadan önce, bu kadını hayatını değiştirmeye itecek ve içinde Aşk'a kapısını ardına kadar açan başka bir kişiyi keşfetmeye getirecektir.

Aşk, Elif Şafak'ın kitabı

Şems'İ Tebrizi 38. kural : Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım ? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa,yazık !Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

Aşk, Elif Şafak'ın kitabı

Hepimizin bir gün dünyaya farklı bir şekilde bakmaya imkanımız var, diğerine yeni gözlerle bakmak ve bu iki hikayesinin güçlü zamanlarını vurgulayan Şems'İ Tebrizinin 40 Aşk Kuralları’nı kabul etmeye.

 

Bu yeni yaşam şekli çağrısına duyarsız kalmak zordur, kelimelerin rezonansı, hayatın anlamı, “Aşk” kelimesine yeni bir ışık tutan bu dersten yararlanmak... Herkes yüreğini dinlemeli ve kendi hikayesine yeni bir sayfa açmalı, eğer zamanı ise.

Aşk, Elif Şafak'ın kitabı

Şems'İ Tebrizi 40. kural : Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde..

 

Buraya tıklayarak, fransızca versiyonu okuyabilirsiniz.

Partager cet article
Repost0
8 janvier 2015 4 08 /01 /janvier /2015 05:02

 

Sufizm ve müzik dünyası bir mensubuna dünden beri ağlıyor… Julien Celaleddin Weiss nihayet Şeb'i Arûs’unu tanıdı – 2 ocak 2015 saat 15 te, iki yıldır mücadele ettiği kanser onu ilahiyat ile buluşturdu…

 

Bernard Weiss, Alzas’lı bir baba ve İsviçre’li bir anneden Paris’te hayata gözlerini açtı ve orada büyüdü. 1965 yılında «Ecole Normale de Musique » e girdi ve gitar çalmayı öğrendi. Seyahat tutkusu ve batı kültürünu sorgulama isteği onu birkaç yıl sonra Kaliforniya, Fas ve Antillere taşıdı ve ona yeni kapılar açtı ve yeni kültürler tanıttı…

 

Isabelle Sotto,genç bir Venezuela’lı kinetik sanatının kurucusunun kızı onu yeniden Julien olarak adlandırdı ve bu da onun sahne adı oldu ve olmaya devam etti.

 

  2014-7458-copy.jpg

             7 ekim 2009 da Fransız Kültür Enstitüsü’nde konser veren Julien Celaleddin Weiss

 

1974’te Fransa’ya döndükten sonra çeşitli klasik gitar parçaları besteledi ve iki yıl sonra Iraklı meşhur ud sanatçısı Münir Beşir sayesinde oryantal enstrüman ud ile tanıştı.Bu müziksel buluşma onun eğilimini değiştirdi ve onun için gitarın telleri yerini uda bıraktı.

 

Bu müziksel fethi daha sonra kanun, yani şark sitarı ile devam etti ve onun tercih ettiği çalgı aleti oldu. Şark ülkelerini İstanbul Damas,Beyrut Bağdad,Tunus ve Kahire arasında boydan boya katederek büyük ustalardan müzik öğrendi ve Münir Beşir’in öğrencisi ve dostu oldu.  

 

Kendisini çalışmaya vermiş ve son derece mükemmeliyetçi bir yapısı olan Julien Weiss, cazibeli enstrüman kanun üzerinde giderek ustalaştı ve klasik Arap müziğinde araştırmalar yaparak bu sahada uzmanlık derecesine varacak kadar mükemmelleşti. Yıllar boyu antik Yunan, Türk ve Bizans müzik kuramcıları üzerinde etüdler yaparak oryantal müzik alanında bilgilerini pekiştirdi. 

 

Türk çalgı yapım ustası Egder Gülec’e sipariş vererek alışılagelmiş 78 telli yerine 102 telli bir orijinal örnek kanun yaptırdı ve bu da ona her tür müzisyene refakat edebilmesini sağladı.

 

  2014-7462-copy.jpg

                              Julien Celaleddin Weiss ve onun ayrılmazı orijinal kanunu

 

1983 yılında Julien Weiss IXncu yüzyılın Iraklı bir filozofunun adına atfen Al-Kindî çalgı grubunu kurdu. Onun bu grubunu oluşturan solistler arasında Ziyâd Kâdî Amin, ney sanatçısı, Muhammad Qadri Dalal, lüt ve Adel Shams el Din, Mısır’lı perküsyonist, az tanınan tarihsel eserlerden oluşan kutsal klasik bir repertuar sunmaya giriştiler. Müziğin birbirinden ayrılmazı, ilâhiler ve dini şarkılar, örneğin Şam Büyük Camii hâfızı Sheikh Hamza Shakkûr ile kutsal ilahi ve dini şarkı yorumcularına refakat eden Al-Kindî’nin gelişiminde önemli bir yer tutmuştur ve bu sayede bu şehrin sufi litürjisini tanıyacak ve sema ile ritimlendirilmiş konserler - semâzenler dansları - 1994 den itibaren dünyanın en prestijli sahnelerinde sunulmuştur.

 

Bu arada Julien 1986 yılında müslüman olup tüm zamanların en büyük şark gizemcisi ve semazenlerin kardeşlik önderi ve ilhamcısı Celaleddin Rumi’ye saygısını göstermek üzere Celaleddin, adını almıştır.

 

  img_0332.jpg

                            Al-Kindî topluluğu konserde – internet kaynaklı foto

 

2003 yılında, sufi Halep Quaderi kardeşlik repertuarını araştırmaya başlar.

 

2005 de Istanbula yerleşir ve zamanını, müzik araştırmalarını sürdürdüğü bu megapol ile on yıl önce XIVncü yüzyıldan kalma bir Memluk sarayı almış olduğu eski Halep şehri arasında paylaştırır.

 

Julien Celaleddin Weiss Avro-Arap diyalogu sanatkarı olarak tanınmıştır ve o, kalıtımsal Arap müziğinin savunması,korunması ve değerlendirilmesinde her zaman anılacak bir ad olarak kalacaktır.

 

    2014-9897-copy.jpg

   23 şubat 2013, Julien Celaleddin Weiss Türkiye Arte yayımı çekimi esnasında : "Gökyüzünün dansı"

 

1990’da ona verilen Villa Médicis Duvarlar Ötesi Ödülü onun Arap müziği çalışmalarının bir kutsamasıdır. 14 temmuz 2001’de zamanın Fransız Kültür Bakanı Catherine Tasca tarafından Sanat ve Edebiyat Memuru olarak atanmıştır.

 

   2014-9899-copy.jpg

   23 şubat 2013, Julien JalAl Eddine Weiss Türkiye Arte yayımı çekimi esnasında : "Gökyüzünün dansı"

 

Gök mavisi bakışları, açık sözlülüğü, alışılmamış kişiliğiyle birleşen, bazen şaşırtıcı ve bazen iğneleyici mizahi üslûbu,onunla karşılaşıldığında ilgi çekici ve farklı bir kişilik izlenimi verirdi. Onun biraz soğuk ve donuk görüntüsünün arkasında aşırı bir hassasiyet, altın bir kalp sezilir ve onun sihirli elleri dünden beri öksüz kalan kanunu çok az kişinin becerebileceği kadar büyük bir ustalıkla seslendirirdi... aynı şekilde ailesi, yakınları ve dostları da onsuz, kaldılar...

 

Julien Celaleddin Weiss’ın grubu Al-Kindî’nin bir çok albümü internet üzerinde (ve aynı zamanda İ Cloud üzerinde) hazır bulunmaktadır.

 

Ayrıca, İstanbul’da Beyoğlu İstiklal caddesi sonlarında,Tünel Galip dede caddesinden hemen önce, İstiklal caddesinden gelişte sol taraftaki müzik mağazasından temin edilebilir.

 

Buraya tıklayarak, bu yayının fransızca versiyonu okuyabilirsiniz.

 



 

Partager cet article
Repost0
30 septembre 2014 2 30 /09 /septembre /2014 14:14

 

 

Mevleviler için, diğer bir deyişle Mevlana adı ile de tanınan Celalettin Rumî’nin izgüdümünden gidenler için takvimde en önemli iki tarih 30 eylül ile 17 aralik tarihleridir.

Bu tarihlerin ilki, bugünkü Afganistan sınırları içinde kalan Balkh kentinde doğan, müslüman dünyasının en büyük mistiklerinden olan Mevlana’nın 1207 yılında doğum gününe, diğeri ise Allah’la kavuşması, veya bir başka deyim ile ölümünün tarihi olan 1273 tekabül eden tarihlerdir.

Geçen asırlara rağmen, Rumi’nin aktardığı değerler, bir anlamda halkların birlikteliği, dostluk, barış, dürüst biçimde bir arada yaşama arzusu, her gün daha anlamlı biçimde değer kazanmaktadır. İnsanlik bu değerlere, özellikle de müslüman dünyasına açılmayı, irk sınırlarının üstesinden gelmeyi özlemiştir.

  2014 6333 copy

                    Sema ayini Vatikan Kançilaryası Sarayında 24 eylül 2014, foto Nihal Aral

 

24 eylül 2014 günü Vatikan Kançilaryası Sarayında, mevlevi takviminin birinci önemli tarih birkaç gün önce, Mevlana Celaleddin Rumi’nin 22. Kuşaktan torunu olan Faruk Çelebi ile kardeşi Uluslararası Mevlana Vakfi 2. Başkanı Esin Çelebi Bayru ve Mevlana’nin 23. Kusaktan torunu Celal Çelebi’nin de yer aldığı, Konya’dan gelen bir mevlevi grubunun ayini tanıklık etti.

Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisinin himayesinde düzenlenen bu gösterinin düzenlenmesinde ayrıca, Uluslararası Mevlana Vakfi ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İtalya’da yaşayan müslüman cemaati de katkılarda bulundular.

   sema Vatican 24.09.2014
        Sema ayini Vatikan Kançilaryası Sarayında 24 eylül 2014, foto Hürriyet Daily News

Davetlilerin arasında, T.C. Vatikan Büyükelçisi Prof. Dr. Kenan Gürsoy’un yanisıra, Doğu Kiliseleri Kongregasyonu Başkanı Kardinal Leonardo Sandri, Vatikan’ın Protokol Genel Müdürü Monsenyör Jose Avelino Bettencourt ile birçok ülkenin Vatikan Büyükelçiler  de bulunuyordu.

 2014 6329 copy 2         
                     Vatikan Kançilaryası Sarayında 24 eylül 2014, foto Nihal Aral

Vatikan’daki görev süresinin dolması vesilesi ile de veda konuşması yapan Prof. Dr. Kenan Gürsoy, topluma seslenerek : « Rumi’nin felsefesinin muhtelif inançlar arasında bir köprü oluşturabileceğine inanıyoruz. Onun sevgi dolu dilinin, birbirimize yakınlaşmamızı ve kardeşlik zihniyeti ile barış ve diyaloga katkıda bulunabileceğimize yardımcı olacağına, zira Rumi’nin engin bilgeliği ve derin ruhunun tüm insanlığa ait olduguna inanıyorum. » demiştir.

                           2014 6327 copy

              T.C. Vatikan Büyükelçisi Pr. Dr. Kenan Gürsoy, Vatikan Kançilaryası Sarayında

Gösteri bitiminde Celal Çelebi BBC Türk muhabirine verdiği demeçte, Batı’daki İslam algısının son dönemde olumsuz haberlerle şekillendiğini vurgulamıştır.

"İslamiyet'i doğru şekilde tanıtmamız bizim açımızdan çok önemli. Maalesef Batı'da son dönemlerde öncelikle cihat ya da daha fanatik kesimin haberleri yayınlanıyor. Bizim burada olmamamızın asıl nedeni İslamiyet'in gerçek mesajını verebilmek, barış mesajı verebilmek ve bir şekilde diyalog başlatabilmek, diyaloğu kuvvetlendirebilmek." demiştir.

Celal Çelebi, törenin Katolik Kilisesi'nin merkezi Vatikan'a ait bir sarayda düzenlenmesinin önemine ilişkin olarak da "Bizim açımızdan sembolik olarak çok önemli bir yer" dedi.

   2014 6334 copy

                Sema ayini Vatikan Kançilaryası Sarayında 24 eylül 2014, foto Nihal Aral


2008 yılından bu yana UNESCO Kültürel Miras listesi koruması altına alınan sema gösterileri, anılan grubun İtalya’ya gidişinden istifade ile, Milano Oditoryumu ile Sapienza Üniversitesi, ayrıca Roma’daki Arjantin Tiyatrosunda bu gösterilerini yenilemişlerdir.

   2014-2870.JPG
                   Sapienza üniversitesindeki Roma'da, sema ayini, 25 eylül 2014, foto Nihal Aral

Üçüncü sefer Vatikan’a ait aynı sa rayda, daha önce Mevlana Celaleddin Rumi'yi doğumunun 800. yılında anmak için 2007 ile 2010 yıllarında sema gösterisi yapılmıştır.

  2014 6345 copy

Esin Çelebi Bayru, Faruk Çelebi, Pr. Dr. Kenan Gürsoy, Celal Çelebi Vatikan Kançilaryası Sarayında 24 eylül 2014

Rumi’nin hoşgörü, saygı ve kardeşlik ilkelerinin dünyadaki iyi niyetli insanlar arasında birlik ve beraberliği yaymaya yardımcı olabilmesi için halkalar halinde artan ölçüde yayılmasının ve gelişmesinin gerektiğine inanıyor ve ümid edelim.

 

Burası tıklayarak, fransızca versiyonu okuyabilirsiniz.

 


 

Partager cet article
Repost0
25 janvier 2014 6 25 /01 /janvier /2014 08:39

 

Fransızca versiyonu elektronik gazetesinde olan "Le Petit Journal d'Istanbul" yayınlandı.

 

 

İstanbul'un Anadolu yakasında, Ümraniye çıkışında, E 5'e yakın, Ümraniye T Tipi cezaevi 2007 yılında açılmıştır. Burada 338 personel, 18-70 yaşları arası ve ortalama 25-30 yaşlarında olan yaklaşık 920 mahkûma bakmaktadırlar.

 

Geçen aralık ayında buraya ilk kez girerken, burada hemen cok özel bir ortam ve atmosfer hissetim. Karşılaştığım personel güleçti, sevimliydi ve orada çalışmaktan mutlu gözüküyorlardı.

 

 2014-8106-copy-copie-1.jpg

                                         Ümraniye T Tipi cezaevinin girişi

 

17 ocak cuma günü, birkaç saatten beri, bu özel öğleden sonrasını beklerken basınç yükseliyor. Gelirken, yanımda ne bırakabileceğimi titizlikle seçmem gerekiyor ; cep telefonumu, anahtarlarımı kapalı bir dolapta bırakmam lazım. Son olarak, güvenlik parmaklıklarının ve diğer kapılarının geçişlerinde bakışım, kaydeden optik okuyucunun çağrısını keşfediyor.

 

Hemen, geldiğim törenin yapılacağı yeri bilmek için kapalı spor salonunun görmek istiyorum. Bir memur koridorlarda bana rehberlik ediyor. Açık renkli duvarlar görüyorum, tutukluların yaptıkları güzel yağlı boya resimler ve maketler bir odada sergilenmekte.... Geniş spor alanına varmadan geçerken daha dar yanal koridorlar ve sağda solda  odalar ve koğuşlar bulunuyor.

 

Spor salonunun kapısını geçtikten sonra, doğruca konunun en can alıcı noktasına girdim. Mevlevi kiyafetlerle 17 hükümlü birinci semanın son provalarını yapıyorlar. Bu mistik ayîni, resmî protokol, birkaç davetli ve genel prova için erken gelen Galata mevlevi şeyhi Hüseyin Top ve ardından yine mevlevi şeyhi Nail Kesova’nın önünde ilk defa yapacaklar.

 

  2014 7388 copy

   Hükümlü semazenler mevlevi şeyh Hüseyin Top ve öğretmeni Sinan Gürsoy ile genel provada

 

Bir kaç fotoğraf çekmeye başlamak ve bu gerçeküstü ortama dalmak için, bu yerde kalabilmek için müsaade istiyorum. İki büyük pencereden cömertçe giren güneş ile aklıma güzel bir fransız şarkısı geliyor :  "Işığa girmek"... Gördüğüm yüzler biraz gergin ve ben bunu anlıyorum, zira o sırada benimki  de öyle…

 

Sekiz aydan fazladır  - hemen hemen bir hâmilelik dönemi zamanı kadar - her hafta üç kere iki saat boyunca (başlangıçta haftada 2 kere) mevlevi hoca Murat Zahid Gürsoy, Mevlâna’nın dünyasını bu duvarların arkasında tanıtıyor ve mevlevi tarikatının kuruluşunun ilkini ve tüm zamanların en büyük mistik düşünürünün felsefesini öğretiyor. Büyük gün geldi ve artık parmaklıkların gölgesinde sabırla büyüyen bu güzel bebek tanıtılacak !

 

Rumi nasıl ceza evine girmiş ? Yaklaşık bir buçuk sene önce, Ümraniye T Tipi hapishanesinin 2011 yılından beri kurum müdürü olan Mehmet Çıtak, bir sema gösterisi için bir mevlevi grubu getirtir. Ayîn bitince de kendisine şu soruyu sorur :" Biz neden yapmayalım ?"

 

  2014-8099-copy.jpg

                         Mehmet Çıtak, Ümraniye T Tipi cezaevinin Kurum Müdürü

 

Kurum öğretmeni Ömer Gökduman'a sorar. Bu kişi bu "örnek hapishane" ve kültür'e açık olan yerde daha önce iki tane proje gerçekleştirmiş. İki tiyatro oyunu, birincisi 2011 yılında bir hükümlü tarafından yazılmış ve yönetilmiş  "Duvarların dili", oyuncular ve teknik sorumlular (ses, ışık, sahne amiri) eşliğinde tutuklular tarafından oynanmış, ikincisi ise  2012 yılında,  yazarı Yılmaz Erdoğan ve yönetmeni Reyhan Ulu olan "Bana bir şeyler oluyor" adlı oyun da deneyimli aktörlerin yanında hükümlüler ile gerçekleştirilmiş. Ömer Gökduman bu öneriyi hemen beğeniyor ve işe koyuluyor.

 

                     2014 8100 copy

                   Ömer Gökduman, Ümraniye T Tipi cezaevinin Kurum Öğretmeni

 

Bu adamlara, öncelikle, ışığı getiren, alçakgönüllülük, hoşgörü ve sevginin kapısını açmaya muktedir olan insanı bulmak gerekiyor. İşte bu seyrek inci bulunduktan sonra, idari dosya oluşturuluyor ve onu hızla kabul eden Adalet Bakanlığı’ndan geçiriliyor.

 

Murat Gürsoy anlatıyor ki "Derslerin başladığı tarihte, bu mahkumların tamamı birer suçlu gibi, agresif, sorunlu, diyalogları zayıf, insana güven vermeyen, birer bireydiler, dersler ilerledikçe, bu arkadaşlarımızda düzelmeler başladı. Geçmişte yaptıkları hatalara pişman olduklarını, bundan sonraki yaşamlarında topluma faydalı birer birey olacaklarını, ifade eder oldular. Yüzlerindeki gergin bakışlar tebessüme dönüştü. Olumlu bakmaya ve olumlu düşünmeye başladılar. Dersler ilerledikçe pisikolojileri düzelmeye başladı. Hayal kurmaya başladılar. Birbirleri ile diyalogları normalleşti. Sevgi ve saygıya yeniden önem verdiler. 

 

  Derviches tourneurs de la prison d'Ümraniye à Istanbul

                                Mahsup semazenler Ümraniye T Tipi Cezaevinde

 

Eğitim programı oldukça geniş bir perspektife sahip. Tam bir müfredat, yani eğitim verdiğimiz kurumun bize verdiği süreye göre müfredatı hazırlıyoruz. Bu eğitim, gerekirse yıllarca dahi sürer."

 

Bu eğitim proğramına katılanlar neler öğrendi ? Mevlevi hoca Murat Gürsoy cevap veriyor : "Sevmeyi öğrendiler... güvenmeyi öğrendiler... imkansız diye bir şeyin olmadığını öğrendiler. Sevgiyle, sabırla, inançla her şeyin üstesinden gelebileceklerini öğrendiler. Aşılması zor engin dağların sevgiyle aşılabileceğini öğrendiler. Artık dünyaya normal bir pencereden bakabiliyorlar sevgi ile, birbirlerini motive ediyorlar, ümit edebiliyorlar, yarınlara ümitle bakabiliyorlar. Bu dersler onlar için aynı zaman da terapi oldu.

 

                    2014 9263 copy

                                Murat Zihad Gürsoy, Mevlevi Öğretmeni

 

İslam Tarihi, Siyeri Nebi (Hz.Muhammedin hayatı), İstanbul tarihi (Roma, Bizans, Osmanlı dönemi yedi tepeli gerçek İstanbul), Hz Mevlâna, ailesi, (eşleri, çocukları), hocaları, kitapları, İstanbul Mevlevihaneleri, Türkiye Mevlevihaneleri, Dünya Mevlevihaneleri ve şu andaki durumları, Çelebi ailesi, Dede efendiler, Sema, Semazenler, 1001 gün çile ve Mevlevilik.

 

Bu durumun üstünden yaklaşık 9 ay sonra, geçen cuma, Sayın Vehbi Kadri Kamer, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Eğitim Daire Başkanı, Ümraniye'de T Tipi cezaevine, Türkiye'deki ve hiç kuşkusuz dünya'da hükümlüler ile yapılan ilk sema gösterisini seyretmeye gider !

 

 

Orada bulunan şahsiyetlerin konuşmalarından sonra, beş semazen, hem gönül borçlarını hem yazdıkları şiirleri ve kendilerine öğretilen değerleri anmak için söz aldılar. Müdür ile birlikte, dedenin elbisesini sırtına giymenin zor görevini yüklenen  Mehmet, bir kaç yüreklendirici ve sıcak kelimeler paylaştı.

 

               2014 7481 copy

                               Hikmet, hükümlü semazen

 

Orada bulunan şahsiyetlerin konuşmalarından sonra, beş semazen, hem gönül borçlarını hem yazdıkları şiirleri ve kendilerine öğretilen değerleri anmak için söz alıyorlar. Müdür, dedenin elbisesini sırtına giymenin zor görevini yüklenen Mehmet ile, bir kaç yüreklendirici ve sıcak kelimeler paylaşıyorlar.

 

Tören artık başlayabilir ; dört müzisiyen ve ilahi söyleyen dervişler ritüele eşlik ediyorlar. Hem protokoldan gelenler, hem de kalabalık olan personel gösteriden etkileniyor ve çok beğeniyorlar. Sema ayînı bitince, Vehbi Kamer “semazen öğrenciler”i tebrik etmeye geliyor ve Türkiye'deki diğer hapishanelere belki bu eğitimi, genişletmek imkânından söz ediyor. O, ülkedeki bütün cezaevlerine gitmiş fakat bu hapishanenin duvarlarının sunduğu bu çok özel ortama çok şaşırmış...

 

  Vehbi Kadri Kamer, Pst de la Chambre de la direct-copie-1

Ortada Kadri Kamer, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Eğitim Daire Başkanı hükümlü semazenler ve mevlevi öğretmen Murat Gürsoy ile

 

Resmi şahsiyetler gittikten sonra, Galata mevlevi şeyhleri Hüseyin Top ve Nail Kesova duygularını semazenlerle candan paylaşıyorlar, ve teknik detaylar - ellerin pozisyonu, yer değiştirme gibi -hususlarda öğütler veriyorlar. Hüseyin Top onlara diyor ki, “ her insan hata yapabilir ama kendisini bağışlatmak  şansı var ..." ve şu anda burada verilen, doğru yola girmenin tek  fırsatı...

 

  2014 8065 copy

                  Mevlevi şeyh Hüseyin Top Erdinç hükümlü semazene tatlı bir hareket...

 

Herkes için çok heyecanlı olan bu değişimden ve dedelerin gidişinden sonra, bu yeni güzel küçük ailenin birkaç üyelerinin hislerini öğrenmek için bir kaç dakika beraber oturuyoruz.

 

Hepsi, tabi ki her türk insanı gibi Mevlâna'nın ismini biliyor ama onun neler yazdığını, ne yaptığını ve ne öğüt verdiğini pek bilmeden…

 

  2014 8053 copy

Ümraniye T Tipi ceza evinin semazen grubu mevlevi dedeler Hüseyin Top, Nail Kesova ve öğretmeni Murat Gürsoy ile

 

Gülen Ali bana bu eğitim önerisi için bir anons yapıldığını anlatıyor. Ona katılmak için bir dilekçe yazmak ve başvurmak gerekiyormuş. Onun, hocayla geçen aylardaki çalışmalardan aklında tuttukları, kendilerine  verilen  alçak gönüllülük eğitimi ve hep bir arada sanki bir aile olmak .

 

Salvador Dali tipi bıyıklı Hikmet, “sabırlılığı ve sevgiyi öğrendim” diyor. Şüphesiz semazenlerden en genç olan, Erdinç için ise, "Allah dostları" gibi olmak ve makbul olmak önemlidir.

 

Düşünceli ve inançlı olduğu belli olan Adem, Mevlâna'nın felsefesini ve dervişlere has özel kelimeleri  öğrenmiş.

 

  2014 7886 copy

                              Ön planında hükümlü semazen Adem ve 16 arkadaşını

 

Murat kalkıyor ve kendisi ve arkadaşları için önemli olanları yazmam için bana ısrar ediyor: " Hz. Peygamber der ki "inançlı bir insan dağ başında insanlardan uzak bir yerde dahi olsa ,herhangi bir şeye ihtiyacı olduğunda, Allah o insanlara faydalı olacak, doğruyu ve yanlışı anlatacak birini gönderir ”  ve işte bizim için de  hocaları ile başlarından geçen olay da aynen bu olgudur."

 

Türkiye'de ve dünya'da bu görülmemiş eğitimin başlangıcından beri, başka mahpus arkadaşlar da bundan aynı şekilde faydalanmayı arzu etmişlerdir.

 

                        2014 7611 copy

                                                   Mahsup semazen

 

Sonraki görüşmemizde, kurum müdürü Mehmet Çıtak bana diyor ki : “Bu ilk semazen grubu devam edecek ve başkaları da kurulacak”. "Mevlâna ile yakın mıydınız" diye soruyorum ona, "Sempatim vardı onun için" diye cevaplıyor bana. Birkaç sema gösterisi izlemişti ama sembolleri ve giyilen kıyafetlerin anlamlarını bilmiyormuş.

 

  Entrer dans la lumière...

                 "Işığa girmek" Ümraniye'de T Tipi Cezaevinde hükümler için mümkündür...


Ümraniye cezaevinde, 260 öğrenci var, okuma yazma, açık ortaokul, lise ve fakülte düzeyinde eğitim görüyorlar. 130 hükümlü tekstil-maket ve makrome atölyelerinde, 53 hükümlü karakalem ve yağlıboya resim çalışmalarında, 42 kişi bağlama ve ney kurslarında, 22 hükümlü tiyatro kursunda, 20 tutuklu aşçılık kursunda, 14 hükümlü bilgisayar kursunda düzenli eğitimler alıyor. Ayrıca, 1 kapalı ve 2 adet açık spor salonundan da faydalanıyorlar.

 

Sonuçta, bu mekanda yaşayan tüm kişiler, bazen sadece günde birkaç saat, bazen daha uzun bir süre için, Mevlevi hoca Murat Gürsoy tarafından öğretilen hayat ve hoşgörü dersleri kazandı. Sonuç şudur ki, bundan daha pozitif ve örnek olunamazdı. Farklılıklarla beraber yaşamak, kendine saygı göstermek, kendisini kabul etmek, işte ben bunu gerçekten bu model cezaevinde hissetim.

 

  2014 7692 copy

                       Hükümlü yapılan ilk sema ayîni Ümraniye T Tipi cezaevinde

 

Bu hapishane bir modeldir ve, bence, daha sonraki aylarda ve senelerde başkaları için de fikir oluşturacaktır.

 

Bu normlar dışındaki hapishane ortamı evreninde geçen saatlerden ve  bu önceden tasarlanmış uzun süreli yaşamı olan fikirlerden etkilenmeden çıkmak mümkün değil. Bu 17 insanın gözlerinde küçük bir ışığın parladığını gördüm, bu küçük bir ateş ki sadece büyütülmek ister. Eminim ki bu daha da gelişecek...

 

  2014 7687 copy

                            Ümraniye T Tipi cezaevinde hükümlü semazenler

 

Onları spor salonundan çıkarken gördükten ve son kere selamladıktan sonra, beyaz tennurelerinin üzerine siyah hırkalarını giymiş ve kafalarına koymuş oldukları sikkeleriyle, o dar koridorlardan geçerek, odalarına dönerlerken, onları  bakışlarımla takip ederken, ben sadece   diğerlerinden farklı  bir yerde olduğumu fark ettim...

 

"Bir mum diğerini tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez". (Hz Mevlâna)

 

Buraya tıklayarak, bir fotoğraf diaporama bu çok özel zaman hakkında izleyebilirsiniz.

 

Bu röportajın fransızca olan versiyonu hem "Lepetitjournal.com d'Istanbul"  22 ocak ayında yayınlandı, hem de internet sitesimde.

 

 

 

Partager cet article
Repost0
6 décembre 2013 5 06 /12 /décembre /2013 04:59

  

Her Mevlevi’nin veya onlarla ilgilenen kişilerin kitaplığında bulunması gereken bir kitap var ise o da “bir mevlevi’nin hayatı’ adlı kitaptır.


Alberto Fabio Ambrosio tarafından yazılmış ve CNRS’in yaynladığı bu kitap 17. yuzyıldaki Mevlevilerin ayin ve Doktrini  ile ilgili.

 

                                        bir-mevlevinin-hayati-2.jpg

                                 "Bir Mevlevinin Hayatı" Alberto Fabio Ambrosio'dan

 

İtalyan asıllı Dominik Rahibi 10 yıldır Istanbul’da yaşıyor. Osmanlı zamanındaki Mistik Islam tarihinde uzman, birkaç dilde birkaç kitap yayınladı ( Fransızca, Italyanca, Türkçe).


Bahsedilen konu tez konusuydu ancak bence bu kitap sadece bilimsel ve “sıkıcı“ değil ama herkesin okuyabileceği bir kitap 

 

    AOUT-2012 6533 copy

Aralık 2011’de Konya’da Sultan Veled sempozyumunda Alberto Fabio Ambrosio‘nun konuşması


Mevlevilerin tarihi Osmanlı İmparatorluğuna bağlı kültürel, politik ve sosyal acıdan ele alınmakta olduğunu öğreniyoruz. O dönemde her tarafta Mevlevi bulmak mümkün, Bagdad’dan Kahire, Pecs’den Arap yarımadasına kadar.


Mevleviye ve Osman hanedanı büyüklük, gerileme konusunda aynı talihi tanıdı: şöhretten sonra bölünmesi ve yayılmadan hemen sonra yok oluşu ile benzer tarafları var. Tekrar varoluşu dinsel evrimden çok geçmişi yaşatma için.


Aslında Mevlevi ruhu en bilinen yönü ile sema, kutsal dans ve felsefesi ile tekrar dirildi bugünlere kadar gelebilmek için. Artık insanlar idealist gözükebilen düşüncelere bağlanmayı daha çok ihtiyaç duyuyor, bu aslında iyi niyetli insanlar arasında o kadar zor değil.


300 sayfalık tez sırasında, okuyucu önce Mevleviliğin Istanbul’da  politik ve coğrafi  ortamında hikayesine odaklanıyor. İstanbul o zaman Osmanlı devletinin başkentiydi.

                     Photo 18

                           Yenikapı mevlevihanesinde sema


Ağustos 1650 ile Ağustos 1651 arası, bir kanun – ferman- sufi tekkelerin yıkılmasına karar veriyor. Kadizadeli’lerin partisi, o zamanların vaizleri, eylül 1656’da bütün tekkelerin yıkılmasına karar veriyor fakat bu Sultan tarafından reddediliyor.


Sonuç olarak, dervişler için 1666 yılı kara bir yıl oluyor. Sultan sema yapılmasını yasaklama kararı aldığında, bu karar sonraki sene de devam ediyor ve bu Osmanlının sufizme karşı ilk kararı oluyor.


Dervişlerin uygulamaları, sigara içmek, kahve içmek veya kahvehaneye gitmek gibi şeylerle bir tutuluyor, yani toplumu rahatsız eden hareketler olarak görülüyor.

 

                        Photo 27

                    Yenikapı mevlevihanesinde bir derviş 


Sufilere, Anadolu halkına ve de filozoflara karşı Müslüman dinini resmi olarak temsil eden Ulemaların sosyo-politik sorunları sufi uygulamaları çatışmanın içine çekiyor.


Sayısız köktendinci şahıslar (fanatik dememek için) o zamanın Müslüman hayatını etkiler, ama bir de 21 yıl boyunca Galata tekkesinin Şeyh Mevlevisi olan Ismail Ankaravi, (1631’da ölen) gibi sufiler vardır.


Şeyh Mevlevi Minhâcü'l-fukarâ adlı devasa bir yapıtın yazarı; bu kitapta dervişlerin günlük hayatları, sufi öğretimi ve tasavvufi antropolojisi, Mevlevi semaların hikâyesi, hem tarihi açıdan hem öğretisel açıdan anlatılmış konulardır.


                         Photo 6

   Mevlevi sheik Nail Kesova Galata mevlevihanesinde farklı din adamlarıyla, ağustos 2011'te


Kitabın iki ana teması, tarih ve antropoloji, Osmanlı İmparatorluğunun hareketli döneminin dini çevresini tanımaya ve anlamaya olanak sağlıyor. Başlangıçtan itibaren sufizm bazı eleştirilere maruz kalmış olsa bile, Osmanlı yöneticileri XVI. asrın sonuna kadar ve XVII. asır boyunca çok geniş bir şekilde sufi görüşünü paylaştılar.


Alberto Fabio Ambrosio’nun kitabının Fransızca versiyonu İstanbul Fransız Konsolosluğu girişindeki EFY’de bulunuyor; sipariş verilebilir veya Amazone’dan internet üzerinden alınabilir.


Türkçe versiyonu "Bir Mevlevinin Hayatı’ Alternatif yayınlarında çıktı ve tüm iyi kitapçılarda bulunur.


“Bir Mevlevi’nin Hayatı” yakında İtalyanca, İngilizce ve Arapca’da olacak. Mevlâna'nın dili olan farsçada ne zaman olur ?

 

Buraya tıklayarak fransızca versiyonu okuyabilirsiniz.

 

 

Partager cet article
Repost0
18 décembre 2012 2 18 /12 /décembre /2012 14:06

 

 

 

Şeb-i Arûs, Türkçe anlamı düğün gecesi demektir. Mevleviler için, Hazreti Mevlâ'nın öldüğü 17 aralık 1273 günüdür. Her sene, hem Konya'da hem Istanbul’da – bu tarihten 10 gün önce de çok önemli gösterileri var.

 

   AOUT-2012 0586 copy

              Şeih Nail Kesova ve semazenleri 2012 Şeb'i Arûs'ta, BKSM İstanbul'da

 

17 Aralık akşamı, 739. Vuslat Yıl dönümü için, Galata Mevlevi Şeihi Nail Kesova, yaklaşık 10 semazen ve yirmi müzisyen ve şarkıcı dervişler ile, İstanbul'da Bahçeşehir Kültür Merkezinde davetlilerine muhteşem bir sema ayını sundu .

 

                       AOUT-2012 0575 copy2

                                         Şheik Nail Kesova

 

  AOUT-2012-0331-copy-copie-1.jpg

 

                     AOUT-2012-0426-copy-copie-1.jpg

 

Bu Şeb'i Arûs’un manevi rezonansı çok güçlüydü farklı din adamların varlığı ile.

 

  AOUT-2012-0228-copy.jpg

İslam-Khristyan arası diyalog yapan Gwénolé JEUSSET, Beyoğlu'ndaki Santa Maria Draperis Kilisesinde Beyoğlu fransısken fransız rahibi

 

  AOUT-2012-0670-copy-copie-4.jpg

                                                 Güzel bir tolerans örneği

   

Gerçekten, Başakşehir İl Müftüsü Ahmet BİLGİ, Peder Paisios KOKKINAKI, Rum ortodoks patrikhanesin temsilcisi, Peder Zaven Ishak BIÇAKÇI, Ermeni Başekisposoluğun temsilcesini, sekiz seneden beri Nail Kesova ile islam-Khristyan arası diyalog yapan Gwénolé JEUSSET, Beyoğlu'ndaki Santa Maria Draperis Kilisesinde Beyoğlu fransısken fransız rahibi, aynı kiliseden meksikalı Rubén, Kongolu Eleuthère, Koreli Dominic, italyanlar Marcello ve Vito, rahipleri ve İulian PİŞTA, Beyoğlu Sent Antuan kilisesi baş rahibi, katılması ve kelimeleri ile, Mevlânanın savunduğu hoşgörü ve birlik için katkıda bulundular (ou après birlik temsil ettiler).

 

  AOUT-2012 0628 copy

                                       Şeb'i Arûs 2012 son selam

 

  AOUT-2012-0656-copy-copie-1.jpg

                                  Hristyan, ermeni, ortodoks ve müslüman beraber


Başakşehir belediye Başkanı, Mevlut UYSAL 2012  Şeb'i Arûs un başarısından dolayı mutlu ve gurur duyuyabilirdi.

 

Fransızca versiyon buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

 


 


Partager cet article
Repost0
17 décembre 2012 1 17 /12 /décembre /2012 09:35

 

 

23 kasım'dı, Galata Mevlevi Şeihi Nail Kesova ile telefonda konuşurken, öğrendim ki aynı gün, Teşvikiye camisinde, cuma namazında, bir cenaze olacak.


Ölen kimdir onu soruyorum. "Onu tanımıyorsun" bana diyor, ama ki Mevlâna'nın kuşak torunlarının çok yakındır ve ki önceki akşam, başka bir Mevlevi Şeihi ölenin evine gitti dua etmek için.


Telefon kapatırken, bir kaç saniye içeresinde, karar verdim. Tam bilmiyorum kimdir ama bu cenazeye giderim... elbise giyip ve acil çıkıyorum, kendime cenaze de buldum.

 

   20121123 123907 copy

                                    Cuma namazı Teşvikiye camisinde, 23 kasım 2012


Nail dededen önce geldim ve camiinin havuzda musallânın üzerinde gösterilen tabuta'ya yöneliyorum. Eva de Vitray Meyerovitch mezarında geçen aralık ayında tanıdığımı Dinlerinin bilimlerin professör Khalvat Dar Anjuman (İbrahim baba), yüz yüze karşılaşıyorum. Bana gülümsemiyor ve "bu sabah seni düşündüm".

 

   20121123 120013 copy

                                       İbrahim Baba ve oğlu Nessim


Sadece tam o zamanda giden insanın ve bilmediğimi ismi ve çizgilerinin yüzü kapağını kaldırıyorum... elbisesinin üzerinde asılı olan fotoğraf görünce.

 

                      20121216 095013 copy

                                                Şirin anne


Faruk ve Gevher Çelebi, Mevlâna'nın 22. kuşak torunları ve Azra, 23. kuşak torunu, geldiler ve gömmenin önünde saygıyla eğiliyorlar.

 

  20121123 122043 copy

                Solda, Azra Çelebi ve Gevher Çelebi, Mevlâna'nın 23. ve 22. kuşa torunları


Hizmet verenleri halıları camiinin dışana taştı, o cuma diğerlerinden daha kalabalıktı. Şirin annenin sevenleri fark yaptı.


Girmek istiyorum ama Nail Kesova, bakışlarıyla, bizi tüm bayanları kenarda tuttu.


Cuma namazı sonrası erkekler tabutanın arkasında topluyorlar. Cenaze namazının oğlu dervis Deniz kıdırdı ve ardından imam "ölenlerinin duası" başlıyor.

 

  20121123 125518 copy

2. sağdan mevlevi sheih Nail Kesova ve onun sağ tarafta Faruk Çelebi, Mevlâna'nın 22. kuşak torunu

 

Birkaç adamlar tabutası kaldırıp ve onu cenaze araçına götürüyorlar.

 

  20121123 130007 copy


 Araçın yanında, dualar, şarkılar ve selamlar sevenlerden çıkar, çok heyecanlıdır.

 

  20121123 130415 copy

 

  20121123 130420 copy

                                              İbrahim baba

 

  20121123 130200 copy

                        Ön plan, Deniz, Şirin annenin oğlulardan biri


Mezarlığa gelince, aylesi tabutu mezara koyuyor ve toprak attıyor. Diğerleri, mezarın etrafında saygıla hem Şirin anne selamlayıp hem dua ediyorlar. İki oğlu mezara girerek anneye son görevlerine tamamlıyorlar.

 

                   20121123 133302 copy


O anda, göklerden rahmet yayıyor, yağmur ıslatmaya başlıyor.


Annenin naaşı bir gelin gibi bembeyaz kefenle, tabutan, çıkartılarak, son evine yerleştırılıyor. Özenle yüz İslam ibadet noktası Mekke, Kıbleye çeviriliyor.

 

                   20121123 133313 copy 


Tüm cenaze boyunca etrafı, dudaklardan dokülen zikr gönünleri okşeyarak yayılıyor. Buraya tıklarken onu görebilirsiniz.

 

Şirin Anne mezarda yerine aldıktan sonra diğer aile fertlevi aynı mezara konulabilmeleri için annenin üzerine tahta bentler çekiliyor ve üzerine önce oğlu ve sırayla derecelerine göre yakınları ve manevi kızları toprak attıyor. 

 

  20121123 134424 copy

                              Toprak ve yağmur gözyaşları buluşuyor...

 

  20121123 134716 copy


Onu seven herkes mezarına kendisinden onun en sevdiği koyu kırmızı ve mor rengi karanfil çiçeğinden getirimişti ve kabil taşı tekrardan yerine oturtuluyor. Nail Kesova bir mevlevi ilahi ile başlıyor (renkli kelimeleri basarken video açar), bir mevlevi duasıyla devam eder ve sırayla tüm diğer sevenleri birer ilahi söylüyor ve sonra İbrahim baba da bir dua eder.

 

Ardından, gece yavısı kapısı çalındığında sormadan açan ve tanımadığı kışıler yardım istediğinde Ey wallah diğerek ceketini giyip giden, bu yüzden de, lakabı ve adı Ey wallah Osman olan kışı duaya başlıyor. Nail dede son duası ediyor.


Şirin annenin ruhu 40 gün boyunca mezarda kalır meleklerine gitmeden önce, sorgulanır...


İlk defa hayatımda bir mezarlığına cenazeye gidiyorum, hem islami hem de mevlevi hali üzere bir cenazeye katıldım. Orada çok özel manevi bir atmosfer sanki nefes aldımız havaya karışmıştı.

 

  20121123 135940 copy


Hiç tanımadığım ama birden gönlümün kaynadığı bu bayanla sanki ruhlarımız tanışıyordu, bu kişiyi tanımam lazımdı...


Oğlarıyla tanışarak evlerine gittim ve çok daha fazla ve ilginç olan bir hikaye ile karşılaştım onu size paylaşmadan önce.

 

Bu ilk yazıyı Mevlânanın ölüm yıldönümü 17 aralık ayında yayınlamak istedim, farklı zamanda yaşamış 2 kişi ama etraflarında bir araya getirdi.

 

 


Deniz'e ve Yusuf'a teşekkür etmek isterim bu ilk olan yayın kabulu için.

 

 

 


Partager cet article
Repost0
9 août 2012 4 09 /08 /août /2012 04:29

 

 

Hz Mevlâna, mevlevi yolunun öncüsü ve dünyanın en büyük mutasavvuf şair, 17 aralık 1273 yılında Konya'da ölmüştür. Geride iki oğul bırakmıştır.

 

Hz. Mevlâna’nın direkt sülalesi bugüne kadar devam etmiştir ve yeni bir erkek 1 ağustos 2012 dünyaya geldi. Çelebi ailesi dünyanın en eski ailelerinden birisidir ve 26 kuşak tır devam etmektedir. Soy ağacı var ama bütün ailenin olan bireyleri bilmek mümkün değil...

 

Can Ata, Azra'nın ve Mehmet'in Kumcoğlu oğludur ve Mevlânanın 24. kuşak torunudur. Azra Kumcuoğlu Esin Çelebi-Bayru'nun, Uluslararası Mevlâna Vakfı Başkan Vekilli, kızıdır.

 

  AOUT-2012 5529 copy

                        Can Ata, Mevlâna 24. kuşak torunlarından biri

 

Mevlâna'nın kuşak torunu olmak, günlük yaşamda ne değiştiriyor bir kaç kere kendi kendime sordum... Cevaplarını az da olsa tahmin etmeme rağmen, bu soruyu Azra ve Esin Çelebi'ye sormayı düşündüm.

 

Esin Çelebi-Bayru, görev ve sorumluluklarından dolayı tanınmış bir kişi olmasına rağmen, eşi,  iki kızı ve üç  torunu (2 kız ve şimdi Can Ata) ile normal bir hayat yaşıyorlar.

 

  AOUT-2012 4953 copy

                        Azra ve eşi Mehmet bir saat doğum yapmadan önce

 

Mevlâna'nın felsefesini göre çocuklara özel bir eğitim veriyorlar mı diye sorduğum da Azra : "Hayır, özel bir şey öğretmiyoruz, beraber yaşıyoruz, görerek öğreniyorlar.  Mesela Mina, kızım, bebekken sema ayinine  götürmeye başladım ve sonra büyürken semalarda sessiz oturacak, dinliyecek, görücek, merak edecek..."

 

  AOUT-2012 5737 copy

                                 Azra ve Mehmet Mina ve Can Ata ile

 

Esin Çelebi devam ediyor : "Genel Türk terbiyesi ile mevlevilikte kurallar ve terbiye kurallarıdır. Her Türk ailesinde çocuklar nasıl yetişitiriliyorsa, bizde o şekilde çocuklarımızı yetiştiriyoruz. Ama bizim evimizde Hz Mevlâna ve mevlevilik daha çok konuşuluyor, onun için çocuklar yaşayarak öğreniyorlar..."

 

 AOUT-2012 5071 copy

                      Esin Çelebi-Bayru, eşi Osman bey, Azra ve Esra kızları

 

"Merak etikleri sorular olduğunda onlara yaşlarına uygun olarak tüm sorularına cevap vermeye çalışıyoruz. Mesela, semazen gördükleri  zaman, şaşırmıyorlar çünkü çok küçük yaşta zaten gördükleri için hayatlarında bir parçası oluyor."

 

"Sizin için, durumunuz belki biraz farklıdır çünkü Mevlâna Uluslararası Vakfı Başkan vekilli olarak, medyada size görüyorlar, ama  kızlarınızın  günlük yaşam daha normal, değil mi ?" diye soruyorum.

 

                      AOUT-2012 5187 copy

Esin Çelebi-Bayru, Mevlâna'nın 22. kuşak torunu ve Uluslararası Mevlâna Vakfi Başkan vekilli

 

İlk cevabı Azra veriyor : Evet, doğrudur, bizde Mina daha çok merak edip soru soruyor. Meselâ anneannesi Konya'ya gidiyor, orada uzun zaman kalıyor. Ve kızım Mina, anneannesinin Konya’da neden olması gerektiğini, neden seyahat ettiğini biliyor."

 

Esin Çelebi açıkça belirtiyor : "Torunlarım beni televizyon da gördükleri zaman merak edip soruyorlar ? Gazetelerde röportajlarım olduğu zaman onları okuyorum ve böyle onlarda öğreniyorlar. Çocukların kendilerini geliştirmeleri için çok okuyup çalışmaları lazım."

 

  AOUT-2012 5691 copy

                               Esin Çelebi-Bayru ve torunlarını

 

Azra ve Esin Celebi'ye bana bu röportajı yapma imkanı verdikler için cok teşekkur ederim. Belki böylelikle ailede ki çocukların meraklarını uyandırırım...

 

 

Buraya tıklarken fransızca versiyonu görebilirsiniz.

 


 

 

 


Partager cet article
Repost0
5 décembre 2011 1 05 /12 /décembre /2011 07:21

 

Fransızca olan röportaj Zaman France gazetesinde 1 aralık ayında yayınlandı

Burası tıklarken direkt link açar

 

 

İstanbul'un en ünlü, Yenikapı mevlevihanesinin hikayesi, kökleri XVI. yüzyılın sonuna dayanıyor. Burası Rûminin düşüncesinin yayınlandığı önemli bir yer, hastane, çocuk yetiştirme yurdu ve günümüzde üniversite kampusu olarak kullanılıyor, Yenikapı dunyanın en büyük 14 tekkesinin arasında, cekiciliğini hep korudu. 

 

  IMG 4386 copy

                                                   Yenikapı mevlevihane'de bir sema

 

İstanbul surlarının dışında, şu anki Merkezefendi mahallesinde, tarlaların ortasında, 1597 yılında dervişler için bir dergâh inşa edildi, Yenikapı mevlevihanesi. İsmi şehrin surlarının en yakın kapısından geliyor, Osmanlı zamanında Yenikapı isimli, bugün ise "Mevlana Kapı".

 

  IMG 9319 copy

                                        İstanbul'da Yenikapı mevlevihane


Bu ayrıcalıklı yer, orada yaşayan insanlara, özelikle öğrenme süresince, huzur ve dinginlik vermektedir. Bu bölge başka dini topluluklar tarafından da elde elde edilmeye çalışılmış, örneğin yakınındaki Balıklı Rum Ortodoks manastırı.


Galata mevlevihanesi'nden 106 sene sonra inşa edilen Yenikapı mevlevihanesi, dünyadaki 14 âsitânelerinden birisi ve İstanbul'daki ikinci de oluyor.

 

Yeniçeri Katibi Malkoç Mehmed Efendi dergâhı açtı ve yeri dört sene yöneten Kemal Ahmet dedeyi seçti.

 

  IMG 9248 copy

                  Selamliğın arka tarafta Malkoç Mehmet efendinin kâtibinin mezarı


Dergâh, bir semahane, 18 adet derviş hücresi ve bir mescit ibaret ilk yapısını oluşturmaktadır. XVII yüzyıl başında, yeni yapılar - mutfak, müştemilat - eklenmiş. 

 

  IMG 9256 copy

                                Yenikapı mevlevihanesinde selamlığın avlusunda

 

  IMG 8046 copy

                                                        Semahane'de


İlk dergâhtan bugün bir şey kalmamış, ilk yapılar yıkılmış ve yerlerini daha büyükleri almıştır selamlık, haremlik, sarnıçlar, bir türbe, ve başkalarıyla...

 

  IMG 8032 copy-copie-1

                                                  Selamlık'ta salonları

 

  IMG_8017-copy-copie-1.jpg


1818 yılında, sultan Mahmut II yeni kompleksin restorasyonu için gerekli parayı veriyor ve bir yemek odası ekliyor. Maliye Nazırı Abdurrahman Nafiz Paşa kendi ismiyle bir kütüphane ve kendi türbesini yaptırıyor.

 

O zamanlarda 7,5 ha alanı ve bugünkü 0,5 ha alanı olan tekkeye diğer sultanlar - Murat IV ve Abdulmecit gibi - ve başka önemli kişiler Mısır Valisi Zuwal Paşa gibi, tekkeye para desteği veriyor.


Uzun yıllar süresince ve özelikle XVIII ve XIX. yüzyıllarda, Yenikapı İstanbul'daki geleneksel sufi sanatlarının - özellikle müziği ve edebî sektörlerde - en ünlü merkez oluyor. Tanımış müzisyenler ve besteciler burada eğitim alıyor, meşhur şairler bir süre kalıyor.

 

  IMG 7593 copy

 

1903 yılında kütüphane yangında yok oluyor. 1910'nda Sultan Mehmet'in yaptırdığı restorasyon mimar Reşat Kemalettin tarafından gerçekleştiriliyor, 1925'te kapılarını kapatmadan önce, derneklerin yasaklanmasından dolayı.

 

Balkan ve Çanakkale savaşlarında, tekke hastane olarak ve daha sonra çocuk yetiştirme yurdu olarak kullanılmıştır. 9 Eylül 1961 tarihinde semahane, yanındaki şerbethane ve türbeler bölümü tamamen yanıyor. 1997 yılında, ana binada çıkan yangında ise ancak taş olan selamlık kalıyor.

 

2005'te başlayan ve yaklaşık beş yıl süren büyük restorasyon çalışmalarından sonra yangınlarda kaybolan binalar yeniden inşa edilir ve haremliğe yeni bir yaşam verilir.

 

 IMG 7984 copy

 

Bu tekkenin müzeye dönüştürülmesi istense de, 2010 yılından beri Fatih Sultan Mehmet Üniversitesinin bir kampüsünü ve birkaç Enstitüsünü barındırıyor. Burada başta Medeniyetler İttifakı Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü, Güzel Sanatlar Enstitüsü hizmet vermektedir. 

 

  IMG 7979 copy

                                       Yenikapı mevlevihanesinin girişi

 

Mühendislik ve mimarlık dersleri hariç medeniyetler İttifakı öğrencilerine 4 dilde verilen yüksek lisans ve doktora programı var, 10’ü türk ve 7’si diğer uyruku yabancı öğrenciler için açılan master ise bu sene başladı.

 

Medeniyetler İttifakı Enstitüsü müdürü Pr. Dr Recep Şentürk’ün söylediğine göre, Mevlânanın evrensel barış düşüncesi ve geleneksel sufi sanat eğitimi vermek için Yenikapı Mevlevihanesi en uygun yerdir, eskiden olduğu gibi...

 

  IMG 4428 copy 

 

Halka açık hat, ebru, müzik dersleri, sema ve Mesnevi okuma kursları - Mesnevi Rûmi'nin en ünlü eseri - ve kısa zamanda teklif edilecek olan etkinlikler. Aynı zamanda Al-Ghazali gibi büyük mistik düşüncülerin yazdıkları yavaş yavaş burada okuyucu buluyor.

 

Mevlâna Uluslararası Vakfi Yenikapı'da İstanbul 2010 Avrupa Kültürü Başkenti çerçevesinde, semahanenin çok özel kadrosuyla eski mistik atmosferi iyice özümleten semalar organize etti.


IMG 7637 copy

 

                                     Bir sema Yenikapı mevlevihane'de

 

  328 sene önce kurulmuş ve günümüze kadar gelmiş bu tekke, bugün mistik düşünceyi çağdaş görünümüyle tanıtmaya devam ediyor.

 

                IMG 4298 copy


Kompleksin mezarlığında ve türbesinde çok sayıda gömülü duran dervişler ve şeyhlerin ruhu sanki orayı gözetliyor !

 

 

 


Partager cet article
Repost0