Fransızca versiyonu elektronik gazetesinde olan "Le Petit Journal d'Istanbul" yayınlandı.
İstanbul'un Anadolu yakasında, Ümraniye çıkışında, E 5'e yakın, Ümraniye T Tipi cezaevi 2007 yılında açılmıştır. Burada 338 personel, 18-70 yaşları arası ve ortalama 25-30 yaşlarında olan yaklaşık 920 mahkûma bakmaktadırlar.
Geçen aralık ayında buraya ilk kez girerken, burada hemen cok özel bir ortam ve atmosfer hissetim. Karşılaştığım personel güleçti, sevimliydi ve orada çalışmaktan mutlu gözüküyorlardı.
Ümraniye T Tipi cezaevinin girişi
17 ocak cuma günü, birkaç saatten beri, bu özel öğleden sonrasını beklerken basınç yükseliyor. Gelirken, yanımda ne bırakabileceğimi titizlikle seçmem gerekiyor ; cep telefonumu, anahtarlarımı kapalı bir dolapta bırakmam lazım. Son olarak, güvenlik parmaklıklarının ve diğer kapılarının geçişlerinde bakışım, kaydeden optik okuyucunun çağrısını keşfediyor.
Hemen, geldiğim törenin yapılacağı yeri bilmek için kapalı spor salonunun görmek istiyorum. Bir memur koridorlarda bana rehberlik ediyor. Açık renkli duvarlar görüyorum, tutukluların yaptıkları güzel yağlı boya resimler ve maketler bir odada sergilenmekte.... Geniş spor alanına varmadan geçerken daha dar yanal koridorlar ve sağda solda odalar ve koğuşlar bulunuyor.
Spor salonunun kapısını geçtikten sonra, doğruca konunun en can alıcı noktasına girdim. Mevlevi kiyafetlerle 17 hükümlü birinci semanın son provalarını yapıyorlar. Bu mistik ayîni, resmî protokol, birkaç davetli ve genel prova için erken gelen Galata mevlevi şeyhi Hüseyin Top ve ardından yine mevlevi şeyhi Nail Kesova’nın önünde ilk defa yapacaklar.
Hükümlü semazenler mevlevi şeyh Hüseyin Top ve öğretmeni Sinan Gürsoy ile genel provada
Bir kaç fotoğraf çekmeye başlamak ve bu gerçeküstü ortama dalmak için, bu yerde kalabilmek için müsaade istiyorum. İki büyük pencereden cömertçe giren güneş ile aklıma güzel bir fransız şarkısı geliyor : "Işığa girmek"... Gördüğüm yüzler biraz gergin ve ben bunu anlıyorum, zira o sırada benimki de öyle…
Sekiz aydan fazladır - hemen hemen bir hâmilelik dönemi zamanı kadar - her hafta üç kere iki saat boyunca (başlangıçta haftada 2 kere) mevlevi hoca Murat Zahid Gürsoy, Mevlâna’nın dünyasını bu duvarların arkasında tanıtıyor ve mevlevi tarikatının kuruluşunun ilkini ve tüm zamanların en büyük mistik düşünürünün felsefesini öğretiyor. Büyük gün geldi ve artık parmaklıkların gölgesinde sabırla büyüyen bu güzel bebek tanıtılacak !
Rumi nasıl ceza evine girmiş ? Yaklaşık bir buçuk sene önce, Ümraniye T Tipi hapishanesinin 2011 yılından beri kurum müdürü olan Mehmet Çıtak, bir sema gösterisi için bir mevlevi grubu getirtir. Ayîn bitince de kendisine şu soruyu sorur :" Biz neden yapmayalım ?"
Mehmet Çıtak, Ümraniye T Tipi cezaevinin Kurum Müdürü
Kurum öğretmeni Ömer Gökduman'a sorar. Bu kişi bu "örnek hapishane" ve kültür'e açık olan yerde daha önce iki tane proje gerçekleştirmiş. İki tiyatro oyunu, birincisi 2011 yılında bir hükümlü tarafından yazılmış ve yönetilmiş "Duvarların dili", oyuncular ve teknik sorumlular (ses, ışık, sahne amiri) eşliğinde tutuklular tarafından oynanmış, ikincisi ise 2012 yılında, yazarı Yılmaz Erdoğan ve yönetmeni Reyhan Ulu olan "Bana bir şeyler oluyor" adlı oyun da deneyimli aktörlerin yanında hükümlüler ile gerçekleştirilmiş. Ömer Gökduman bu öneriyi hemen beğeniyor ve işe koyuluyor.
Ömer Gökduman, Ümraniye T Tipi cezaevinin Kurum Öğretmeni
Bu adamlara, öncelikle, ışığı getiren, alçakgönüllülük, hoşgörü ve sevginin kapısını açmaya muktedir olan insanı bulmak gerekiyor. İşte bu seyrek inci bulunduktan sonra, idari dosya oluşturuluyor ve onu hızla kabul eden Adalet Bakanlığı’ndan geçiriliyor.
Murat Gürsoy anlatıyor ki "Derslerin başladığı tarihte, bu mahkumların tamamı birer suçlu gibi, agresif, sorunlu, diyalogları zayıf, insana güven vermeyen, birer bireydiler, dersler ilerledikçe, bu arkadaşlarımızda düzelmeler başladı. Geçmişte yaptıkları hatalara pişman olduklarını, bundan sonraki yaşamlarında topluma faydalı birer birey olacaklarını, ifade eder oldular. Yüzlerindeki gergin bakışlar tebessüme dönüştü. Olumlu bakmaya ve olumlu düşünmeye başladılar. Dersler ilerledikçe pisikolojileri düzelmeye başladı. Hayal kurmaya başladılar. Birbirleri ile diyalogları normalleşti. Sevgi ve saygıya yeniden önem verdiler.
Mahsup semazenler Ümraniye T Tipi Cezaevinde
Eğitim programı oldukça geniş bir perspektife sahip. Tam bir müfredat, yani eğitim verdiğimiz kurumun bize verdiği süreye göre müfredatı hazırlıyoruz. Bu eğitim, gerekirse yıllarca dahi sürer."
Bu eğitim proğramına katılanlar neler öğrendi ? Mevlevi hoca Murat Gürsoy cevap veriyor : "Sevmeyi öğrendiler... güvenmeyi öğrendiler... imkansız diye bir şeyin olmadığını öğrendiler. Sevgiyle, sabırla, inançla her şeyin üstesinden gelebileceklerini öğrendiler. Aşılması zor engin dağların sevgiyle aşılabileceğini öğrendiler. Artık dünyaya normal bir pencereden bakabiliyorlar sevgi ile, birbirlerini motive ediyorlar, ümit edebiliyorlar, yarınlara ümitle bakabiliyorlar. Bu dersler onlar için aynı zaman da terapi oldu.
Murat Zihad Gürsoy, Mevlevi Öğretmeni
İslam Tarihi, Siyeri Nebi (Hz.Muhammedin hayatı), İstanbul tarihi (Roma, Bizans, Osmanlı dönemi yedi tepeli gerçek İstanbul), Hz Mevlâna, ailesi, (eşleri, çocukları), hocaları, kitapları, İstanbul Mevlevihaneleri, Türkiye Mevlevihaneleri, Dünya Mevlevihaneleri ve şu andaki durumları, Çelebi ailesi, Dede efendiler, Sema, Semazenler, 1001 gün çile ve Mevlevilik.
Bu durumun üstünden yaklaşık 9 ay sonra, geçen cuma, Sayın Vehbi Kadri Kamer, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Eğitim Daire Başkanı, Ümraniye'de T Tipi cezaevine, Türkiye'deki ve hiç kuşkusuz dünya'da hükümlüler ile yapılan ilk sema gösterisini seyretmeye gider !
Orada bulunan şahsiyetlerin konuşmalarından sonra, beş semazen, hem gönül borçlarını hem yazdıkları şiirleri ve kendilerine öğretilen değerleri anmak için söz aldılar. Müdür ile birlikte, dedenin elbisesini sırtına giymenin zor görevini yüklenen Mehmet, bir kaç yüreklendirici ve sıcak kelimeler paylaştı.
Hikmet, hükümlü semazen
Orada bulunan şahsiyetlerin konuşmalarından sonra, beş semazen, hem gönül borçlarını hem yazdıkları şiirleri ve kendilerine öğretilen değerleri anmak için söz alıyorlar. Müdür, dedenin elbisesini sırtına giymenin zor görevini yüklenen Mehmet ile, bir kaç yüreklendirici ve sıcak kelimeler paylaşıyorlar.
Tören artık başlayabilir ; dört müzisiyen ve ilahi söyleyen dervişler ritüele eşlik ediyorlar. Hem protokoldan gelenler, hem de kalabalık olan personel gösteriden etkileniyor ve çok beğeniyorlar. Sema ayînı bitince, Vehbi Kamer “semazen öğrenciler”i tebrik etmeye geliyor ve Türkiye'deki diğer hapishanelere belki bu eğitimi, genişletmek imkânından söz ediyor. O, ülkedeki bütün cezaevlerine gitmiş fakat bu hapishanenin duvarlarının sunduğu bu çok özel ortama çok şaşırmış...
Ortada Kadri Kamer, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Eğitim Daire Başkanı hükümlü semazenler ve mevlevi öğretmen Murat Gürsoy ile
Resmi şahsiyetler gittikten sonra, Galata mevlevi şeyhleri Hüseyin Top ve Nail Kesova duygularını semazenlerle candan paylaşıyorlar, ve teknik detaylar - ellerin pozisyonu, yer değiştirme gibi -hususlarda öğütler veriyorlar. Hüseyin Top onlara diyor ki, “ her insan hata yapabilir ama kendisini bağışlatmak şansı var ..." ve şu anda burada verilen, doğru yola girmenin tek fırsatı...
Mevlevi şeyh Hüseyin Top Erdinç hükümlü semazene tatlı bir hareket...
Herkes için çok heyecanlı olan bu değişimden ve dedelerin gidişinden sonra, bu yeni güzel küçük ailenin birkaç üyelerinin hislerini öğrenmek için bir kaç dakika beraber oturuyoruz.
Hepsi, tabi ki her türk insanı gibi Mevlâna'nın ismini biliyor ama onun neler yazdığını, ne yaptığını ve ne öğüt verdiğini pek bilmeden…
Ümraniye T Tipi ceza evinin semazen grubu mevlevi dedeler Hüseyin Top, Nail Kesova ve öğretmeni Murat Gürsoy ile
Gülen Ali bana bu eğitim önerisi için bir anons yapıldığını anlatıyor. Ona katılmak için bir dilekçe yazmak ve başvurmak gerekiyormuş. Onun, hocayla geçen aylardaki çalışmalardan aklında tuttukları, kendilerine verilen alçak gönüllülük eğitimi ve hep bir arada sanki bir aile olmak .
Salvador Dali tipi bıyıklı Hikmet, “sabırlılığı ve sevgiyi öğrendim” diyor. Şüphesiz semazenlerden en genç olan, Erdinç için ise, "Allah dostları" gibi olmak ve makbul olmak önemlidir.
Düşünceli ve inançlı olduğu belli olan Adem, Mevlâna'nın felsefesini ve dervişlere has özel kelimeleri öğrenmiş.
Ön planında hükümlü semazen Adem ve 16 arkadaşını
Murat kalkıyor ve kendisi ve arkadaşları için önemli olanları yazmam için bana ısrar ediyor: " Hz. Peygamber der ki "inançlı bir insan dağ başında insanlardan uzak bir yerde dahi olsa ,herhangi bir şeye ihtiyacı olduğunda, Allah o insanlara faydalı olacak, doğruyu ve yanlışı anlatacak birini gönderir ” ve işte bizim için de hocaları ile başlarından geçen olay da aynen bu olgudur."
Türkiye'de ve dünya'da bu görülmemiş eğitimin başlangıcından beri, başka mahpus arkadaşlar da bundan aynı şekilde faydalanmayı arzu etmişlerdir.
Mahsup semazen
Sonraki görüşmemizde, kurum müdürü Mehmet Çıtak bana diyor ki : “Bu ilk semazen grubu devam edecek ve başkaları da kurulacak”. "Mevlâna ile yakın mıydınız" diye soruyorum ona, "Sempatim vardı onun için" diye cevaplıyor bana. Birkaç sema gösterisi izlemişti ama sembolleri ve giyilen kıyafetlerin anlamlarını bilmiyormuş.
"Işığa girmek" Ümraniye'de T Tipi Cezaevinde hükümler için mümkündür...
Ümraniye cezaevinde, 260 öğrenci var, okuma yazma, açık ortaokul, lise ve fakülte düzeyinde eğitim görüyorlar. 130 hükümlü tekstil-maket ve makrome atölyelerinde, 53 hükümlü karakalem ve yağlıboya resim çalışmalarında, 42 kişi bağlama ve ney kurslarında, 22 hükümlü tiyatro kursunda, 20 tutuklu aşçılık kursunda, 14 hükümlü bilgisayar kursunda düzenli eğitimler alıyor. Ayrıca, 1 kapalı ve 2 adet açık spor salonundan da faydalanıyorlar.
Sonuçta, bu mekanda yaşayan tüm kişiler, bazen sadece günde birkaç saat, bazen daha uzun bir süre için, Mevlevi hoca Murat Gürsoy tarafından öğretilen hayat ve hoşgörü dersleri kazandı. Sonuç şudur ki, bundan daha pozitif ve örnek olunamazdı. Farklılıklarla beraber yaşamak, kendine saygı göstermek, kendisini kabul etmek, işte ben bunu gerçekten bu model cezaevinde hissetim.
Hükümlü yapılan ilk sema ayîni Ümraniye T Tipi cezaevinde
Bu hapishane bir modeldir ve, bence, daha sonraki aylarda ve senelerde başkaları için de fikir oluşturacaktır.
Bu normlar dışındaki hapishane ortamı evreninde geçen saatlerden ve bu önceden tasarlanmış uzun süreli yaşamı olan fikirlerden etkilenmeden çıkmak mümkün değil. Bu 17 insanın gözlerinde küçük bir ışığın parladığını gördüm, bu küçük bir ateş ki sadece büyütülmek ister. Eminim ki bu daha da gelişecek...
Ümraniye T Tipi cezaevinde hükümlü semazenler
Onları spor salonundan çıkarken gördükten ve son kere selamladıktan sonra, beyaz tennurelerinin üzerine siyah hırkalarını giymiş ve kafalarına koymuş oldukları sikkeleriyle, o dar koridorlardan geçerek, odalarına dönerlerken, onları bakışlarımla takip ederken, ben sadece diğerlerinden farklı bir yerde olduğumu fark ettim...
"Bir mum diğerini tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez". (Hz Mevlâna)
Buraya tıklayarak, bir fotoğraf diaporama bu çok özel zaman hakkında izleyebilirsiniz.
Bu röportajın fransızca olan versiyonu hem "Lepetitjournal.com d'Istanbul" 22 ocak ayında yayınlandı, hem de internet sitesimde.